BİZ BUNU OKURKEN…

GERİ DÖN

Grup Konuşmaları

BİZ BUNU OKURKEN…

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, 5 Kasım Çarşamba günü TBMM grup toplantımızda konuştu.

 

 

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ile İYİ Parti Plan Bütçe Komisyonu Sözcüsü ve Ekonomi ve Kalkınma Politikaları Başkanımız Erhan Usta arasındaki gerginliğe değinen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, "Aynı soruyu kendilerine ben de buradan tekrar soruyorum: Terörist başının size, sizin de terörist başının reçetelerine olan sevdanız nereden geliyor? Bırakın hoplamayı zıplamayı, boş boş laflara da gerek yok. Soruya cevap verin cevap! Bir de kendilerine ait havuz medyasında, gazetelerde, televizyonlarda, internet sitelerinde Sayın Erhan Usta’ya ceza vereceklerine dair haberler servis ediyorlar. Buyurun gelin! İYİ Parti grubu burada. Hesap mı soruluyormuş, hesap mı alınıyormuş millet görsün. Tüm milletvekilleri ile aynı soruyu soruyoruz. Sizin Öcalan’a muhabbetiniz artık sağır sultanın bile malumu. Ancak bu Öcalan canisinin size olan muhabbetinin sebebi ve kaynağı ne? Ben de merak ediyorum, Türk milleti de merak ediyor. Gelin buraya bunu açıklayın" dedi.

 

‘’BUNDAN EVVELKİ DEVLET POLİTİKASI, 'TERÖRLÜ TÜRKİYE' MİYDİ?’’

 

"Bu ülkede terörle yaşamak isteyen varmış gibi ‘Terörsüz Türkiye’ diye zırvalayıp, milleti kandırmaya çalışıyorlar" diyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, "Terörü, teröristen gayrı kim ister? Ama cebren, ama hileyle, ama gönüllü bu davulun tokmağını tutanlar kendi yalanlarına inanıyorlar. Vatanı bölmeye ant içip, 50 sene emperyalizmin maşası olmuş, 50 bin insanımızın kanını dökmüş, toplumsal huzur ve barışımıza kastetmiş, terör örgütünün ve onun canibaşının yol haritasını devlet politikası diye yutturup önümüze koyuyorlar. Adı da terörsüz Türkiye! Şimdi buradan soruyorum: Bundan evvelki devlet politikası, 'Terörlü Türkiye' miydi? Bundan 40 sene önceki politika farklı bir politika mıydı? 41 yıl boyunca kan akıtmış terör örgütü, -ki bunun 23 yılında iktidarda Adalet ve Kalkınma Partisi, devleti yönetme koltuğunda da Erdoğan var. Bugün güya nedamet getiren, 26 yıllık müebbet hükümlüsü İmralı canisinin 'örgütünü fesih' bugün mü aklına geliyor? Seçim günü mektup okutmayı düşündünüz de örgütü feshettirmeyi 23 senedir düşünemediniz mi? Tekrarlıyorum, 41 yılın 23 senesinde iktidarda Adalet ve Kalkınma Partisi, başında da Erdoğan var. Bugün mü aklına gelmiştir İmralı’nın barış güvercinliği? İsrail güvenlik kuşağını kurduktan sonra aklına gelmesi tesadüf müdür? 14 yıl boyunca pkk güneyimizde yavrulatılıp, gözümüzün önünde semirdikten sonra, pyd ordulaşınca mı akıllarına geldi? Yılan deri değiştirdikten sonra, yılanın derisiyle barıştırmak istiyorlar bizi. Yılanın kendisi de derisi de zehri de aynıdır. Kendimizi böyle bir zekaya teslim edeceğimizi düşünmek aptallığın daniskasıdır" ifadelerini kullandı.

 

"İHANET BİR ÖMÜR SÜRER, KAVUŞMAK BİR DAKİKA"

 

TBMM'den İmralı'ya bir heyet gitmesi için ısrar edenler olduğunu dile getiren Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, "Bunun Meclis’in saygınlığına gölge düşüreceğini göremiyor musunuz? öcalan canisi, bulunduğu yerden istediği açıklamayı yapıyor ve istediği kişilerle de görüşüyor. Meclisi onun ayağına götürmek konusundaki ısrar niye? İlk ağızdan ve ilk elden ihtiyaç duyulan mesajları almak faydalı olacakmış. Lafa bakar mısınız? Bu devleti, eşkıya ile eşitlemek değil de nedir? Şaşkınlığımın üzerine her gün yeni bir şaşkınlık ekliyorsun. Yahu sen olmuşsun İmralı, etrafındaki alkış ekibi de olmuş Kandil. Bu milletten utanmıyor musunuz? Siz varken apo’ya gerek yok! pkk’ya gerek yok! Önerimi tekrarlıyorum; bindirin onu İmralı feribotuna, ihanet bir ömür sürer, kavuşmak bir dakika. Böylece vuslat olur, hasretleri de biter" şeklinde konuştu.

 

"UTANMIYORSANIZ ÖCALAN'DAN BİR DE ÖZÜR DİLEYİN"

 

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, "Dayanışma, kardeşlik, bilmem ne komisyonu, gayrı millî taksim ve emperyalizme uşaklık komisyonu. Hepsinin namlusunu doğrulttuğu yer belli: Silahı bırakıp, Sevr’e sarıldılar. Kalkışmanın hedefinde Üniter Millî Cumhuriyetimiz var. 6-7 aydır ağızlarında çiğnedikleri sakız belli: Cani başına umut hakkı, teröristlere siyaset yapma hakkı. Sonra? Bir de vatandaşlık tanımı değişsin. Sonra? Millî birlik sağlanacakmış bunlar yapılırsa. Bir de öcalan’dan utanmadan özür dileyin bari, hep beraber! ‘41 yıl size boşa zahmet verdik, 12 bin güvenlik görevlimizi vatanı korusun diye dağ başlarında, binlerce kilometre sınırlarda üzerinize yolladık siz de onları şehit ettiniz, kusurumuza bakmayın’ deyin." ifadelerini kullandı

 

"SİZE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’Nİ REHİN ETTİRMEYECEĞİZ!"

 

"Bu komisyonun komisyoncularına soruyorum" diye devam eden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, "Ne için toplandınız? öcalan’a iki koruma, bir villa vermek için mi? Yoksa Kandil’deki terör ağalarıyla birlikte Meclis lokantasında çorba içmek için mi? Yoksa, Türkiye’yi oyunla, hileyle, süslü laflarla federalizme götürmek için mi? Ben size niye ordasınız söyleyeyim. Biriniz, uluslararası icazetini onaylatmak için oradasınız. Diğeriniz iktidardan nasiplendiği kırıntıları toplamak için. Biriniz elebaşısına meşruiyet devşirmek için ordasınız. Biriniz de ihanete oy potansiyeli gözüyle baktığınız için. Vermek istediğiniz rehinin adı da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Boş yere uğraşmayın. Milletin iradesiyle burada görevimizin başındayız. Size Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni rehin ettirmeyeceğiz!" dedi.

 

"BİZ BUNU OKURKEN..."

 

AK Parti'nin "Siz bunu okurken" propagandasına karşı İYİ Parti'nin hazırladığı "Biz bunu okurken" çalışmasını paylaşan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, "Biz bunu okurken; eli kanlı kaç terörist affedilmeye hazırlandı? Hakkaten yaptı, yaparsa gerçekten AKP yapar(!) AKP yaptı, çilesini de vatan çekti, vatandaş çekti. Biz bunu okurken bir de ne oldu biliyor musunuz? Seçim günü 1 gün daha yaklaştı. Geldikleri gibi gidecekler Allah’ın izniyle" diye ekledi.

 

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu’nun konuşmasının tamamı şu şekilde:

 

 

 

Büyük Türk milleti

Kıymetli yol arkadaşlarım,

Saygıdeğer basın mensupları.

Sokakta endişe etmeden yürümek isteyenler,

Helalinden iş yapmak, evine helal rızık götürmek isteyenler,

Tecellisini beklemeden, adalet isteyenler,

Alacağı imza için, kimseden torpil istemeyenler,

Emekliliğinde insanca yaşamak isteyenler,

Çocuğunun iyi ve milli bir eğitim almasını isteyenler,

Ahde vefayı hep bilenler; birinci vazifesini asla unutmayanlar,

Bu ülkeyi kuran ve kurtaran başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kahramanlara

Bir Fatiha’yı esirgemeyenler

Cumhuriyet’in kıymetini bilenler,

Çeyrek asırlık nankörlüğün bırakın söndürmeyi,

Bilakis harlayıp coşturduğu bu irfanın sahipleri!

Hepiniz hoş geldiniz.

Bir kere daha Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

Yaşasın hürriyet ve istiklalimiz!

Yaşasın Cumhuriyetimiz!

Kardeşlerim, yol arkadaşlarım;

Gazi Meclisimiz,

Bırakın ettiği yemini çiğnemeyi,

O yeminle adeta alay edenlerin,

Türlü şımarıklıklarını sahnelediği bir yer haline getirilmek isteniyor.

Biz devlet adabı ve devlet ciddiyeti dedikçe,

Rezalete bahane yarışına giriyorlar.

Biz, Türk milletinin kutsal vekaletine sahip çıktıkça,

Gaflete alet olanlar, zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyorlar.

Bu kişiler, devleti terör örgütüyle, terörist başıyla muhatap eden,

Sözde silah bırakma şovlarının arkasından, teröristlere “siyaset yapma” yollarını döşeyen,

PKK’yı ve militanlarını,

Fesih aldatmacasıyla meşrulaştıran bu süreçten rahatsız olmuyorlar,

Meclis’teki Öcalan tezahüratlarından rahatsız olmuyorlar,

Şehitlerimize ceset diyenlerden rahatsız olmuyorlar,

Cumhuriyet’e ve Atatürk’e hakaret edenlerden rahatsız olmuyorlar,

Milli birliğimize ve vatan bütünlüğümüze kastedilmesinden rahatsız olmuyorlar,

Yemin etmesini engelleyip, hapse girmesine ön ayak oldukları milletvekilinden rahatsız olmuyorlar,

Plan Bütçe Komisyonu Sözcümüz ve Genel Başkan Yardımcımız Erhan Usta’nın sözlerinden rahatsız oluyorlar.

Belli ki rahatsız olduğumuz mevzular çok farklı.

Kimi Cumhuriyet’ten, kimi Türklükten, kimi hukuk devletinden rahatsız…

Bizse, Türklüğe, Cumhuriyet’e ve hukuk devletine düşmanlık edenlerden rahatsızız.

Onun için feryat ediyor ve sesimizi çıkarıyoruz.

Aslında Erhan Usta malumu ilan etti.

TBMM Başkanı’ndan herkesin bildiği soruların cevabını istedi.

Ayrıca kendisinden önce Grup Başkanvekilimiz Sayın Turhan Çömez, Sayın Şenol Sunat, Divan Katibimiz ve Denizli Milletvekilimiz Sayın Yasin Öztürk de eleştirilerini ifade etti.

Millet bizi TBMM’ye yanlışa dur demek sorulacak soruları sormak için gönderdi.

Aynı soruyu kendilerine ben de buradan tekrar soruyorum:

Terörist başının size, sizin de terörist başının reçetelerine olan sevdanız nereden geliyor?

Bırakın hoplamayı zıplamayı, boş boş laflara da gerek yok. Soruya cevap verin cevap!

Bir de kendilerine ait havuz medyasında, gazetelerde, televizyonlarda, internet sitelerinde Sayın Erhan Usta’ya ceza vereceklerine dair haberler servis ediyorlar.

Buyurun gelin!

İYİ Parti grubu burada.

Hesap mı soruluyormuş, hesap mı alınıyormuş millet görsün.

Tüm milletvekilleri ile aynı soruyu soruyoruz.

Sizin Öcalan’a muhabbetiniz artık sağır sultanın bile malumu.

Ancak bu Öcalan canisinin size olan muhabbetinin sebebi ve kaynağı ne?

Gelin buraya bunu açıklayın.

Bu ülkede terörle yaşamak isteyen varmış gibi,

Terörsüz Türkiye diye zırvalayıp, milleti kandırmaya çalışıyorlar.

Terörü, teröristen gayrı kim ister?

Ama cebren, ama hileyle, ama gönüllü bu davulun tokmağını tutanlar,

Kendi yalanlarına inanıyorlar.

Vatanı bölmeye ant içip,

50 sene emperyalizmin maşası olmuş,

50 bin insanımızın kanını dökmüş,

Toplumsal huzur ve barışımıza kastetmiş,

Terör örgütünün ve onun canibaşının yol haritasını

Devlet politikası diye yutturup önümüze koyuyorlar.

Adı da terörsüz Türkiye!

Şimdi buradan soruyorum:

Bundan evvelki, devlet politikası, “Terörlü Türkiye” miydi?

Bundan 40 sene önceki politika farklı bir politika mıydı?

41 yıl boyunca kan akıtmış terör örgütü, -ki bunun 23 yılında iktidarda Adalet ve Kalkınma Partisi, devleti yönetme koltuğunda da Erdoğan var

Bugün güya nedamet getiren, 26 yıllık müebbet hükümlüsü İmralı canisinin

Örgütünü Fesih” bugün mü aklına geliyor?

Seçim günü mektup okutmayı düşündünüz de,

Örgütü fesih ettirmeyi düşünemediniz mi?

Tekrarlıyorum, 41 yılın 23 senesinde iktidarda AKP, başında da Erdoğan var.

Bugün mü aklına gelmiştir İmralı’nın barış güvercinliği?

İsrail güvenlik kuşağını kurduktan sonra aklına gelmesi tesadüf müdür?

14 yıl boyunca PKK güneyimizde yavrulatılıp,

Gözümüzün önünde semirdikten sonra, PYD ordulaşınca akıllarına geldi ha, bak hele!

Yılan deri değiştirdikten sonra, yılanın derisiyle barıştırmak istiyorlar bizi.

Yılanın kendisi de derisi de zehri de aynıdır.

Kendimizi böyle bir zekaya teslim edeceğimizi düşünmek aptallığın daniskasıdır.

Artık silahla yapılamayanı, siyasetle yapacak yüz, cüret ve mecra buldular.

Kendilerine devletçik bahşedildikten sonra güya silah bıraktılar.

Bıraktık’ dedikleri silahlar da mangalda yaktıkları silahlar.

Silah bıraktıkları yok!

ABD’nin eğitip donattığı ve silahlandırdığı bu zevat, silahlarını Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne teslim mi edecek zannediyorlar?

Kısaca, Türkiye’nin 40 yıl boyunca geçit vermediği silahlı bölücü terörün amaçlarına,

Bugünkü gaflet, dalalet ve hatta hıyanet koalisyonu

maalesef” ulaştırmak için insanüstü bir çaba sarf etmektedir.

Bu terör örgütü ve uzantısı olan siyasi parti,

Hiçbir emelinden ve hedefinden vazgeçmemiştir.

Bal gibi devletle pazarlık ediyorlar.

Karşı duruşumuz ve mücadelemiz, işte bunadır.

Duyanlar, duymayanlara; anlayanlar, anlamayanlara anlatsın.

Sıkça dizelerine başvurdukları Necip Fazıl’ın dilinden sesleneyim;

Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!

Bir de TBMM’den İmralı’ya illa bir heyet gitmesi için ısrar edenler var.

Bunun Meclis’in saygınlığına gölge düşüreceğini göremiyor musunuz?

Öcalan canisi, bulunduğu yerden istediği açıklamayı yapıyor ve istediği kişilerle de görüşüyor.

Meclisi onun ayağına götürmek konusundaki ısrar niye?

İlk ağızdan ve ilk elden ihtiyaç duyulan mesajları almak faydalı olacakmış.

Lafa bakar mısınız?

Bu devleti, eşkıya ile eşitlemek değil de nedir?

Şaşkınlığımın üzerine her gün yeni bir şaşkınlık ekliyorsun.

Yahu sen olmuşsun İmralı, etrafındaki alkış ekibi de olmuş Kandil.

Bu milletten utanmıyor musunuz?

Siz varken Apo’ya gerek yok! PKK’ya gerek yok!

Önerimi tekrarlıyorum, bindirin onu İmralı feribotuna,

İhanet bir ömür sürer, kavuşmak bir dakika.

Böylece vuslat olur, hasretleri de biter.

Dayanışma, kardeşlik, bilmem ne komisyonu,

Gayrı milli taksim ve emperyalizme uşaklık komisyonu,

Hepsinin namlusunu doğrulttuğu yer belli:

Silahı bırakıp, Sevr’e sarıldılar.

Kalkışmanın hedefinde

Üniter Milli Cumhuriyetimiz var.

6-7 aydır ağızlarında çiğnedikleri sakız belli:

Canibaşına umut hakkı,

Teröristlere siyaset yapma hakkı,

Sonra?

Bir de vatandaşlık tanımı değişsin.

Sonra?

Milli birlik sağlanacak.

Bir de Öcalan’dan utanmadan özür dileyin bari, hep beraber!

41 yıl size boşa zahmet verdik,

12 bin güvenlik görevlimizi vatanı korusun diye

Dağ başlarında, binlerce kilometre sınırlarda üzerinize yolladık

Siz de onları şehit ettiniz, kusurumuza bakmayın’ deyin.

Bu komisyonun komisyoncularına soruyorum,

Ne için toplandınız?

Öcalan’a iki koruma, bir villa vermek için mi?

Yoksa Kandil’deki terör ağalarıyla birlikte

Meclis lokantasında çorba içmek için mi?

Yoksa, Türkiye’yi oyunla, hileyle, süslü laflarla

Federalizme götürmek için mi?

Ben size niye ordasınız söyleyeyim,

Biriniz, uluslararası icazetini onaylatmak için oradasınız,

Diğeriniz iktidardan nasiplendiği kırıntıları toplamak için.

Biriniz elebaşısına meşruiyet devşirmek için ordasınız,

Biriniz de ihanete oy potansiyeli gözüyle baktığınız için.

Vermek istediğiniz rehinin adı da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.

Boş yere uğraşmayın.

Milletin iradesiyle burada görevimizin başındayız.

Size Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni rehin ettirmeyeceğiz!

Değerli yol arkadaşlarım,

İhanet sözü bile, bu vehameti anlatmak için yetersiz.

Vehamet… Vehametse her yerde.

Her hanede,

Türk’ün, Kürt’ün; Alevi’nin, Sünni’nin hanesinde.

Yani her yerde ayrıştırdığınız, böldüğünüz Türk milletinin ocağında.

Bütçe geliyor, zamlar geliyor,

Her yeni gün, yeni bir kıyamet gibi.

8 senedir aynı laflar, planlar, programlar,

8 senedir sonu hüsran, milletimiz perişan.

7,5 milyon çalışan, 22 bin lira olan asgari ücrete mahkum.

Oysa TÜRK-İŞ’in Ekim ayı verilerine göre açlık sınırı, 28 bin 412 liradır.

Eğer 2025 yılı asgari ücret önerimiz olan 28.000 TL’nin üzerine,

Temmuz’da yüzde 20 zam yapılsaydı 33.600 TL olacaktı.

Bugün ise, piyasanın 2025 enflasyon tahmini olan yüzde 33 eklenseydi,

asgari ücret 45.000 TL civarında olacaktı.

Sorunca kaynak mı var diyorlar!

Kaynak var, var da vatandaşa yok.

Var kardeşim var, ben size söyleyeyim…

Var da, mesele, o kaynakların nereye dağıtıldığında.

Örnek, bakın;

Çin, dünyanın en uzunu olan, Pekin Urumçi Otoyolu’nu

Geçtiğimiz aylarda hizmete açtı.

2540 km uzunluğundaki yolun maliyeti 2,5 milyar dolar.

Ak Parti iktidarında yapılan,

426 km’lik İstanbul-İzmir Otoyolu maliyeti ise 11 milyar dolar.

Tam 26 katı 26!

Demek ki bu iktidar, Türkiye’de 2540 kilometre otoyol yaptırsa

En az 65 milyar dolara mal edecek.

2.5 milyar dolar nerede 65 milyar dolar nerede?

Bunu hangi gerekçeyle açıklayabilirsiniz?

De ki bizdeki yol daha kaliteli. Yahu fiyatı ikiye katlasan 5 milyar dolar eder.

Hadi ayağınız alışsın, üçe katlasan 7 buçuk milyar dolar eder.

65 milyar dolar nedir Allah aşkına?

Şimdi bunu deyince diyecekler ki, “Çin’de ucuz işçilik var. Maliyet düşük”

O zaman da şunu sorayım;

Türkiye’deki bu milyar dolarlık pastalardan pay alan emekçi gördünüz mü?

Bu para ticari hayatımıza ya da emekçilerin cebine yansımadığına göre, kimin cebine giriyor?

Yazıktır, günahtır.

Sonra, biri yiyor, 86 milyon bakıyor.

BDDK verileri ortadadır.

Ülkede toplam mevduatın yüzde 80’i sadece 2,2 milyon kişinin elinde.

Yani nüfusun küçük bir kesimi, 17 trilyon liralık serveti kontrol ediyor.

Bu grupta kişi başına düşen ortalama mevduat 7,5 milyon lira.

Bir yanda 22 bin lirayla yaşamaya çalışan 7,5 milyon insan,

Bir tarafta kişi başına 7,5 milyon lirası olanlar.

Peki ya geriye kalan milyonlar?

Kalanların, banka hesabında ortalama bir haftalık mutfak gideri bile yok.

Bir yanda faiz gelirleriyle şişen servetler,

öte yanda kredi kartı limitine mahkûm, borçla ayakta durmaya çalışan milyonlar.

Bu yoksulluk ekonomisi değil, ahlaksızlık ekonomisidir.

Ama iktidar denen müflis tüccarlar, bunu seyretmekte

Seyrederken de her fırsatta millete ahlak dersi vermektedir.

Vergi yükü emekçinin, rant geliri zenginin cebinde.

Bu ülke böyle yönetilemez.

Emeğin değeri sıfırlanmış, servet birkaç elde toplanmış…

Bu düzen adil değildir, bu düzen sürdürülemez.

Bu ülke faizle, servetle, yandaşla değil; emekle, üretimle, adaletle yükselecektir.

Üretim yükseldikçe, adalet ve hürriyet talebi de yükselecektir.

Bakınız,

Bir zamanlar bir orta sınıf, orta direk vardı bu ülkede.

Demokrasiyi, hak ve hürriyetleri talep eden bir orta sınıf vardı.

İktidardan hesap sorma gücü olan bir orta sınıf.

Bugün Türkiye yoksulluğa, çaresizliğe bile isteye mahkum,

Bir lokma ekmekten kasten mahrum edildiyse,

Korkunun, endişenin, soruşturmanın, tutuklanmanın sopasıyla zulüm altındaysa

Orta direk çöktüğü ve çökertildiği içindir.

Korkuyor insanımız, devletten korkuyor,

Devlet postuna bürünmüş,

Devlet gücüne sırtını dayamış, sırtlan düzeninden korkuyor.

Ama memlekette terörist, devletten korkmuyor.

Kara paracı devletten korkmuyor.

Dolandırıcı devletten korkmuyor.

Rüşvetçi devletten korkmuyor.

Çeteler devletten korkmuyor.

Peki kim korkuyor?

Vergisini ödeyen, kanunlara uyan işçi korkuyor, memur korkuyor.

Kırmızı ışıkta duran, faturasını ödeyen,

Hayatını, ahlakıyla ve namusuyla yaşayan, emekli korkuyor,

Gençler, esnaf, çiftçi korkuyor.

İşin özeti;

Devletten korkması gerekenler korkmuyor, korkmaması gereken herkes korkuyor.

Bu nasıl bir düzendir? Bu düzeni yerle bir etmek boynumuzun borcu değil midir?

Bu işte bir gariplik yok mu?

Hak bunun neresinde, adalet bunun neresinde?

Konu korkuyla, yoksullukla, gelir adaletsizliğiyle kalmıyor,

12 milyon işsiz, 12 milyon sessiz çığlık vardır.

Bu ülkede işsizliğin üstü rakamlarla örtülüyor.

O kalın ve dikenli yorganın altında ne ısınıyor ne de doyabiliyoruz.

Geniş tanımlı işsizlik neredeyse yüzde 30’a dayanmış.

Sadece son bir yılda, 1,2 milyondan fazla insanımız işsiz kalmıştır.

Ama asıl rezalet şudur:

İşsizlik ödeneği alması gereken 3 milyonun üzerinde insanımız var.

Ancak bu ödeneği sadece 485 bin kişi alabiliyor.

Yani bu ülkede milyonlarca insan hem işsiz hem de devletin gözünde yok sayılıyor.

İşsizlik Sigortası Fonu, işsizlere değil, işveren teşvikine dönüştürülmüş durumdadır.

İşsizlerin parası, ne iş yaptığı belirsiz çevrelere, “teşvik” diye peşkeş çekilmektedir.

Ve sonra çıkıp “işsizlik azalıyor” diyorlar.

Hayır, işsizlik azalmıyor; rakam hokkabazlıklarıyla hükümet tarafından gizlenmeye çalışılıyor.

Ama yalnızca çalışanlar ve işsizler değil, dürüst-temiz üreten kesim de nefessizdir.

Reel sektör, 24 aydır süren kredi daralması altında eziliyor.

Türk Lirası ticari kredilerde iki yıldır reel küçülme var.

Bu, normal şartlarda yalnızca finansal kriz dönemlerinde görülebilecek bir tablodur.

Ama bugün iktidar bunu “programın parçası” diye meşrulaştırmaya çalışıyor.

Eğer bu, gerçekten enflasyonla mücadele adı altında bilinçli bir tercihse

çok büyük bir hata yapılıyor.

Çünkü bu politika, üretimi boğuyor, işletmeleri kapatıyor, istihdamı yok ediyor.

Sonuçları beklenenden farklı, yaşatacağı yıkım tahmin edilenden çok daha büyük olacak.

Gerçek ortada: İş yok, üretim yok, umut yok.

Ekonomi değil, borç büyüyor.

Biz, bu ülkenin sorunlarını “sabır” masallarıyla değil,

üretim, istihdam ve adaletle çözeceğiz.

İşsizliğe, reel sektörün çöküşüne, faiz sarmalından çıkacağız.

Biliyoruz ki, Türkiye’yi faiz sarmalı değil, üretim kurtarır.

Türkiye’yi saray değil, emek ve emekçi ayağa kaldırır.

Bir iki gün önce, yolda giderken

Bir afiş gördüm, dikkatimi çekti,

SİZ BUNU OKURKEN” yazıyor.

Yanında da bir karekod.

AK Parti Genel Merkezi tarafından hazırlanmış bir program.

Altında da “Yaparsa AK Parti yapar” yazıyor.

Bu sayfada, bu zamana kadar memlekette ne yaptılarsa onlara dair birtakım paylaşımlarda bulunmuşlar.

Taş üstüne taş koyan olduysa, Allah razı olsun.

Ama milletin gerçeklerinden hiç bahsetmemişler.

O gerçeklerden de büyüklerimizden edindiğimiz tecrübe ile biz bahsediyoruz.

Barkodumuzu paylaşacağız.

Üzerine tıklayıp bu zamana kadar neler yapmışlar, tespit etmenizi arzu ediyorum.

Milletin yaşadığı gerçekler bizimkinde. Yani işte burada…

Biz, bunları okurken neler oluyor onun da anahtarı bu karekod.

BİZ BUNU OKURKEN;

Bir vatandaşımız daha çetelerin kurbanı oldu.

Çaresiz bir emeklimizin gözünden bir damla yaş daha döküldü.

Onlarca emekçimiz daha işsiz kaldı.

BİZ BUNU OKURKEN;

Acılı bir anne daha adaletsizliğe isyan etti.

Onlarca gencimiz daha ülkesini terk etti.

Garantili projelere milletin hazinesinden milyonlarca lira daha ödendi.

BİZ BUNU OKURKEN;

Harçlara, vergilere, cezalara yeni zamlar geldi.

Şımarttığınız teröristler seslerini biraz daha yükseltti.

Türkiye, Dünya Sefalet Endeksi’nde bir sıra daha düştü.

BİZ BUNU OKURKEN;

Türkiye, hukukun üstünlüğü endeksinde 118’inci sıraya geriledi.

Milletin oylarıyla seçilmiş bir başkanın daha evine şafak operasyonu yapıldı.

Almanya’nın 180 milyon Euro’ya aldığı uçağı Türkiye 270 milyon Euro’ya aldı.

BİZ BUNU OKURKEN;

Bir kadın daha hayattan koparıldı

Mahkeme kararı olmaksızın bir şirkete daha el konuldu.

Bu sultaya itiraz eden bir gencimiz daha gözaltına alındı.

BİZ BUNU OKURKEN;

Enflasyon birkaç puan daha yükseldi.

Marketteki etiketler bir kez daha değişti.

Yüzbinlerce baba daha evladının istediğini alamadı.

BİZ BUNU OKURKEN;

Yüzbinlerce emekli yine torununa harçlık veremedi.

Milyonlarca mutfaktaki yangın büyüdü.

Öğrencileriyle buluşmayı hayal eden binlerce öğretmenimiz hala atanamadı.

BİZ BUNU OKURKEN;

Sınav sahtekarlıkları devam etti.

Yüzlerce gencimiz daha KPSS mağduru oldu.

Kaç sahtekar, sahte diploma aldı.

BİZ BUNU OKURKEN;

Kim bilir kaç firma daha iflas etti.

Kim bilir kaç esnafımıza, çiftçimize borçları yüzünden haciz geldi.

Kaç faizci, tefeci daha zengin oldu.

Kaç ağaç kesildi, kaç su kaynağı kurudu,

Kaç zeytinlik, madene kurban gitti, kaç dönüm orman yandı…

KAÇ ELİ KANLI TERÖRİST AFFEDİLMEYE HAZIRLANDI…

HAKKATEN YAPTI; YAPARSA AK PARTİ YAPTI,

ÇİLESİNİ DE VATAN ÇEKTİ; VATANDAŞ ÇEKTİ!..

BİZ BUNU OKURKEN bir de ne oldu biliyor musunuz?

Seçim günü 1 gün daha yaklaştı.

Geldikleri gibi gidecekler Allah’ın izniyle.

Büyük Türk milleti,

Ülkemiz hem jeopolitik olarak sorunlu bir coğrafyada,

Hem de içinde yaşadığımız zamanın ruhu,

Artık bildik güvenlik yapılarına ve uluslararası hukuka tek başına bel bağlanamayacağını bize söylüyor.

Yani her ülkenin, kendi savunmasını kuvvetlendirmesi,

Savunma sanayisine yatırım yapması ve ordusunu sürekli olarak modernize etmesi gerekiyor.

Ne var ki, bizim savunma sanayii üretimini takdir etsek de,

İktidarın son 10 senedir savunma sanayi alımları konusunda imza attığı fiyaskoları,

görmezden geleceğimiz anlamını taşımıyor.

Hatta, bu ülkenin ulusal güvenliğini düşündüğümüz için,

İktidarın bu hassas konuyu nasıl keyfe keder ve hoyratça kullandığını,

İç politikada propaganda malzemesi yaptığını da ibretle izliyoruz.

Hatta kitabın ortasından konuşayım.

Bu iktidarın, savunma sanayi alımları yaparken,

Önceliği hiçbir zaman ulusal güvenlik olmamış,

Sadece kendi siyasi ikbaline kefil olacak dış müttefik bulmak için,

Bu milletin parasını, bu ulusun güvenliğini har vurup harman savurmuştur.

2018 senesini hatırlayalım.

Türkiye, F-35 projesinin ortaklarından birisiydi.

Daha AKP iktidara gelmeden önce,

Milli Güvenlik Kurulu’nda bu projeye girme kararı vermiş ve 100 uçak siparişinde bulunmuştu.

Bu hamle, 2040’lı yıllarda dünyanın en iyi avcı uçağı projesine ortak olma hamlesiydi.

En az bunun kadar önemli bir nokta daha var.

Türkiye, bu uçakların yedek parça tedarikçilerinden birisi olacaktı

Ve bundan 12 milyar dolar gelir elde etmesi bekleniyordu.

Türkiye, bu projeye yaklaşık 1 milyar dolar yatırmıştı.

Neticesinde hem hava kuvvetlerini güçlendirecek hem de ekonomik bir gelir yaratacaktı.

Peki sonra ne oldu?

Erdoğan “Eeey ABD, Eey Avrupa” demeye başladı

İlişkiler gerilince, iktidar hemen Putin’e yanaştı ve S-400 hava savunma sistemini aldı.

Ve Türkiye F-35 projesinden çıkartıldı.

Neticede iktidar, hem toplamda 13 milyar dolar para kaybettirdi,

Hem de hava kuvvetlerini dünyanın en iyi avcı uçaklarından mahrum bıraktı.

Bugün Yunanistan’da ve İsrail’de F-35 uçakları varken,

Acaba Türk genel kurmayının Ege’den ve Ortadoğu’dan sorumlu subaylarının gözüne uyku giriyor mu?

F-35 projesinden çıkartılmamız karşısında henüz motorunu bile temin edemediğimiz,

Kaan uçaklarının reklamını yapan televizyon şovmenlerinden,

Ya da halkla ilişkiler uzmanına dönüşmüş emekli zevattan bahsetmiyorum.

Kaan gibi projeler kıymetlidir ama onların ne söylediğinin hiçbir kıymeti harbiyesi yok.

Peki, F-35’ten vazgeçme pahasına

2,5 milyar dolar vererek satın aldığımız S-400 sistemlerini kullandık mı?

Bu füzeler nerededir, nereye konuşlandırılmıştır, akıbetleri nedir bilen var mı? Yok.

Peki, diyelim envanterdedir.

Bir an için bu hamleyle havaya savrulan toplamda 15,5 milyar doları da bir kenarda tutalım.

Asıl sıkıntı, Türkiye’nin, hava üstünlüğünü yitirmiş olmasıdır.

Acı bilanço budur.

Peki bu neyin karşılığında olmuştur?

Putin’in doğalgaz alacaklarını seçim sonrasına ötelemesi

ve Erdoğan’ın bir seçimi kazanmasına yardımcı olması karşılığında olmuştur.

Yani Erdoğan kazanmış ama Türkiye kaybetmiştir.

Her zaman söylüyorum,

Bunların zafer dediklerinde bilin ki, şahsi çıkarları abaddır.

Sefaletse, her seferinde millete dağıttıkları ulufedir.

Şimdi yine benzer bir hikayeyle karşı karşıyayız.

Sayın cumhurbaşkanı, bu milletin dişinden tırnağından arttırdığı paraları

Sağa sola saçmakta,

Kendi iktidarını sağlama almak için ülke ülke gezerek, adeta rüşvet vermektedir.

Önce ABD’ye gitmiş, Trump’ın desteğini almak için

75 adet Boeing uçak siparişi verilmiş, bunun için 30 milyar dolar ödenmiştir.

Ardından da İngiltere ile masaya oturulmuş,

2030 yılında teslim edilecek Eurofighter uçakları için

10 milyar dolarlık sözleşme imzalanmıştır.

Her iki ülke de aldığı siparişi sevinçle karşılamış ve istihdam müjdesi verilmiştir.

Kısacası bundan 7 sene önce atılan yanlış S-400 adımının maliyeti,

Kartopu gibi yuvarlanarak, 65 milyar dolara varmıştır.

Akdeniz, Ege ve dolayısıyla Kıbrıs üzerinde

Hava gücü üstünlüğümüzün riske girmesi de cabası.

Ezcümle,

ABD ve İngiltere’de fabrikalar çalışırken,

Ülkemizde fabrikaların kapanma sebebi bu akılsızlık ve iktidar hırsıdır.

Kendi iktidarını ülkenin çıkarlarının önüne koyan,

Ve bu milletin parasını sağa sola saçarken bir dakika bile düşünmeyen Erdoğan’ın milletimize maliyeti,

Jeopolitik rakipler karşısında güçsüz duruma düşmek

ve bu ülkenin 65 milyar dolar parasının sokağa atılmasıdır.

Tam 65 milyar Dolar!

İşte tasarruf etmedikleri itibar budur.

Milletin bağrına saplanmış 65 milyar dolarlık kazıktır.

Kardeşlerim,

Bunlar, eşitlik dediklerinde, talep ettikleri iktidar imtiyazlarıdır.

Adalet dediklerindeyse bir yol ayrımını gizlediklerini biliyoruz.

Ahlak diye feryat ettiklerinde,

Minarenin sığacağı kadar büyük kılıfları çoktan dikmiş oluyorlar.

Beka diye gürlediklerinde ise, sarsılan küçük çıkarlarına ahmakça omuz verelim istiyorlar.

Kısaca, demokrasisi olmayan bir siyaset,

Hukuktan uzak bir Cumhuriyet istiyorlar.

Bu talep, otoriterliğin de ötesinde,

Hanedancılığın, saltanatçılığın, istibdadın en ileri tekniklerle hayata geçirilmesini istemektir.

Türk milleti buna geçit vermeyecektir!

Cumhuriyet, sadece hanedanın ortadan kalkması değildir.

İmtiyazların da ortadan kalkmasıdır.

Bu sebepledir ki Cumhuriyet,

Ortak bir kimlik ortaya koymuştur.

Tek bir akit önermiştir.

Adı Türk kimliğidir.

Bu kimliğin kapılarını da, Cumhuriyeti kuran herkese açmıştır.

Tek istediği, saygı ve sadakat yükümlülüğüdür.

Bunun dışında da bir kriter aramamıştır, sormamıştır.

300 yıl boyunca kimliklerle parçalanan bir siyasi yapıya karşı,

Modern dünyada ayakta kalabilmenin panzehrini sunmuştur.

Biz otobüs koltuklarını, çeşmeleri ayıran, ülkeyi renge göre bölen,

Bunu da daha 50-60 sene öncesine kadar sürdüren rejimlerin uzantısı değiliz.

Biz meşruiyetimizi okyanus ötesinden, el kapılarından arayanlardan değiliz.

Biz tarihin üzerimize yüklediği sorumluluğun farkında olan, büyük bir tarihi perspektifi dünya milletleri ile buluşturan soylu bir milletin mensuplarıyız.

Biz, her şeyi kendinden bekleyenleriz.

Bu yıkım ortaklığının tanzimattan beri kavgalı olduğu şey budur ...

İltimasların, önceliklerin, üstünlüklerin ortadan kalktığı,

Millete mensubiyet dışında hiçbir mensubiyetin işlemediği bu eşitlik fikrine düşmandırlar.

Cumhuriyet ise, keyfilik ve iltimasa düşmandır.

Kayırma ve yağma düzenine düşmandır.

İşte bu organize kötülük de bu sebeple düşmandır Cumhuriyete.

Bu sebeple meselemiz,

Kendi zaaflarını, hırslarını, cumhuriyetin zaafları sananlar, bunu böyle sunanlardır.

Onların kasten ve tasarlayarak yaptığı bu büyük kalkışmadır.

Sebep olmakta hiçbir beis görmedikleri, hepimizi bir biçimde içine sürükledikleri faciadır.

Kendi imtiyazlarını korumak uğruna,

Türk milletinin maddi ve manevi surlarında açtıkları yaralardır.

Bugün İYİ Parti’ye, dahili ve harici bedhahlar saldırıyorsa,

Sıkı sıkıya bağlı olduğumuz birinci vazifemizi yerine getirdiğimizdendir.

Bu bizim için gururdur, şereftir, onurdur.

Herkes iyi anlasın isterim.

Saldırı hepimizedir!

Biz olmaya, biz kalmayadır.

Hakkımızadır, hukukumuzadır, vatandaşlığımızadır.

Saldırı, İYİ Parti rozetine değil, al yıldızlı Türk bayrağına karşı yapılmaktadır.

Onun manasınadır, muhtevasınadır.

Millet olma akdimize halel getirmek isteyeni de,

Gizli açık Apo sevicisi de,

Müesses nizamın piyonları ve onların sahipleri de,

Alayı bir olsunlar ve her yönden gelsinler.

Onlar bir, biz TEK!

İşte buradayız.

İşte buradayız…

İşte buradayız!

İnancımız yıkılamaz

İrademiz sarsılamaz

Hakikati haykırışımız susturulamaz.

O hakikatte şudur

CUMHURİYETİ YIKTIRMAYACAĞIZ.

TÜRK VATANINI PARÇALATMAYACAĞIZ.

TÜRK MİLLETİNİ BÖLDÜRMEYECEĞİZ.