''YENİ BİR KURTULUŞ MÜCADELESİNDEN GERİ DURMAYIZ”

GERİ DÖN

TV Programları

''YENİ BİR KURTULUŞ MÜCADELESİNDEN GERİ DURMAYIZ”

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, 14 Nisan Pazartesi günü, NOW TV ekranlarında İlker Karagöz’ün gündeme dair sorularını yanıtladı.

 

Terör örgütü pkk elebaşı abdullah öcalan için “Fiziki özgürlük” tartışmaları sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Geçmiş dönemlerde de gerekli uyarıları yaptım. abdullah öcalan denilen cani başı için ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelsin ve DEM kürsüsünden hitap etsin’ dendiğinde, abdullah öcalan'ın Çankaya ilçesine bağlı Aşağı Ayrancı semtinde oturmadığını, dolayısıyla Meclis’e gelebilmesi için öncelikle serbest bırakılması gerektiğini, konuya buradan başlamanın onun affına yönelik bir adımın atılması anlamına geleceğini ifade etmiştim. Süreç bugün o noktaya taşındı. Keşke haklı çıkmasaydım.” dedi.

 

ÖCALAN’IN SERBEST BIRAKILMASI DEM’İN PARLAMENTO SAYISIYLA TEMİN EDİLEMEZ”

 

Elebaşı öcalan için İtalya’da düzenlenen bir etkinlikteki DEM Partili Pervin Buldan’ın açıklamalarına değinen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “İtalya'da yapılan bir etkinlikte İmralı ulaklarından birinin, yol yöntem ve zamanlama göstererek öcalan’ın serbest bırakılmasına yönelik adımların atılacağını ifade etmesi, benim tarafımdan bakıldığında muteber değil. Çünkü abdullah öcalan'ı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde alınacak bir kararla serbest bıraka bilmenin mümkün olabilmesi DEM’in parlamentodaki grubuyla temin edilecek bir iş değil. Bu konuyla alakalı öcalan'ın ulakları ya da ona bağlı örgüt mensuplarından ziyade Cumhurbaşkanının ve onun ortaklarının konuşması lazım” şeklinde konuştu.

 

MİLLET Mİ BÜYÜK HÜKÛMET Mİ? GÖRELİM”

 

Gündem gelen beklentileri gittiği her yerde vatandaşa sorduğunu anlatan Genel Başkanımı Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Bu memleketin evlatları 50 bin insanımızın katilinin İmralı'daki mahpushanesinden alınıp, milletin içine salınmasını rıza göstermiyor. Dolayısıyla millet bir taraftadır, hükümet ve ortakları bir başka taraftadır. Milletin bir tarafta hükümetin başka bir tarafta olduğu yerde alınacak olan kararların geçerli olup olmayacağına yine millet karar verecektir. O sebeple hodri meydan demek suretiyle, bu hain adımın atılabilmesine katkı sağlama noktasında bir kararlılık sergilenecekse, milletin buna karşı duracağını ifade ettim. Milletin kararı her şeyin üstündedir. Bizim açımızdan bakıldığında tartışmanın muhatabı öcalan ulakları değil, doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı, hükümet ve o hükümetin değirmenine su taşıyan ortaklarıdır. Onun için bir kere daha söylüyorum. Hodri meydan! Millet mi hükûmet mi büyük görelim” ifadesini kullandı.

 

AYDINLATICI BİLGİ VERMESİ GEREKENLER BU DEVLETİ YÖNETENLER”

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla gündeme gelen süreçte yaşanan gelişmelere dair yeni gelişmelerin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükûmet tarafından kamuoyuna duyurulmadığına işaret eden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “DEM’den ve İmralı’dan gelen mesajlar “Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ciddiye alacağı şeyle değil. Bu yeni ses de dikkat ederseniz İtalya’dan geldi. Peki İtalyan neresi? İtalya, abdullah öcalan denen caninin Suriye'den çıktıktan sonra ilk ikametgahlarından biri. Dolayısıyla İtalya bu işlerin planlandığı, kurgulandığı, konuşulduğu, konuşulan düşüncelerin eyleme dönüştürüldüğü bir alan. Türk milleti doğrudan doğruya böyle bir şeyin muhatabı ise aydınlatıcı bilgileri vermesi gereken bu devleti yönetenlerdir. Ben zaten bu sebeple İmralı ulaklarını kabul etmedim. Onlardan öğrenecek bir şeyimizin olmadığını o sebeple söyledim ve süreci bir kalkışma olarak tanımladım” değerlendirmesini yaptı.

 

MİLLÎ GÜVENLİK TEHDİDİ YAŞIYORUZ”

 

Kalkışma’ ifadesine dair Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Türkiye doğrudan doğruya milli varlığı üzerinde oyun oynanan bir ülke konumunda. Bu planlamaları yapanlar da benzer toplantılarda Orta Doğu coğrafyasını nasıl şekillendirmeye çalıştıklarını ifade ediyor. Bizim söylediğimiz hiçbir şey sürpriz değil. Bu zamana kadar ne söylediysek bulunduğumuz yerdeyiz. Şimdi keşke haklı çıkmasaydık da diyoruz. Ben o zaman söyledim. ‘Türkiye cumhuriyetsizleştirilmek isteniyor, Türkiye türksüzleştirilmek isteniyor. Türkiye'nin üniter yapısına son derece ciddiye alınması gereken tecavüzler var. Üniter devlet yapısıyla birlikte vatandaşlık tanımının üzerinde birtakım tartışmalar yaşanacak. Bu milli birliğimize ve vatan bütünlüğümüze zarar verecek’ diye defalarca ifade ettim. Bu ciddi bir milli güvenlik tehdididir” dedi.

 

TERÖR VE TERÖRİZM EMELLERİNDEN VE HEDEFLERİNDEN VAZGEÇMEZ”

 

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Bu arkadaşlar milletin vicdanında şekillenmiş doğrularla birlikte hareket etmek yerine, Batılı emperyalistlerin ya da Trump'ın sofrasına oturarak birtakım kararlar verme tercihinde bulunuyorlar. Türkiye karanlık bir yere doğru sürükleniyor. Terörle mücadele, teröristle müzakere edilerek çözülemez. Terör ve terörizm birbirinde farklı şeylerdir. Terör münferiden de yapılabilir ama terörizm bir amaca matuftur. Türkiye'nin başına yarım asırdan beri bela olmuş ve geçmişi olan bir terör kalkışmasının neye mal olacağının hesabının doğru yapılması lazım. Ne istendiğine bakılması lazım. Yaşadığımız coğrafyada Türkiye'nin bölünmesi isteniyor. Türk milletinin milli birliğinin ve beraberliğinin dağıtılması hedefleniyor. Ve teröristler ve onların yardakçıları bu zamana kadar terör yoluyla elde ettikleri başarılarla övünüyorlar. ‘abdullah öcalan'a sayın denmesini silahlı mücadeleyle sağladık’ diyen bir terör örgütü var karşımızda. Terör ve terörizm emellerinden ve hedeflerinden vazgeçmez. Yaşadığımız coğrafyada elde edilmiş olan haklarını silahlı mücadeleyle elde ettiklerine inanan bir yapıyla karşı karşıyayız. Bunların arkasından vatandaşlık tanımı gelecektir. Çok dillilik gelecektir. Federal yapılar gelecektir. Bu talepler bitmeyecektir. Bu taleplerin bu hükümet eliyle meşrulaştırılarak konuşulması esas itibariyle mahsurlu bir durum. Siz muhataplarınıza bu taleplerle karşınıza gelebilecek bir zemin hazırlarsanız, olup bitenleri dolaylı olmaktan da çıkarak direkt bir biçimde bir tehdide dönüşmesinin, pazarlık konusu yapılmasının önünü açarsınız” şeklinde konuştu.

 

ERDOĞAN ÖMÜR BOYUNCA CUMHURBAŞKANI OLABİLMEK İÇİN ÖNÜNE KONAN HER PROJENİN KABULÜ YÖNÜNDE YÖNLENDİRİLİYOR”

 

AK Parti ve MHP’nin de sürecin getireceği tehlikeleri gördüğünü savunan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Bu kadar şey görmezden gelinerek yapılmaz. O zaman bunun arkasında bir niyet bozukluğunun araması lazım. ‘Bunu ne amaçla yapıyorlar’ın cevabını bulmamız lazım. Bu ülkeyi 23 seneden yöneten, devletinde her türlü istihbaratına hâkim olan çevrelerin, vatandaşın bildiği şeyleri bilmemesi mümkün değil. Bunu neden yapıyorlar? Kimin oyununun kuklası ve piyonular, onun tespit edilmesi lazım. Bu hükümet kendi varlığını sürdürebilmek için Batı emperyalizminin önüne koyduğu projelerin ifade ediyorum ki ayakçısı durumuna düşürülmüştür. Bu zaten bir proje. Suriye'de olup bitenlerle, Irak'ta olup bitenlerle, bundan daha önceki dönemlerde yaşadığımız açılım süreçleriyle bunlar artık tartışma götürmeyecek konulardır. Türkiye bunu ilk defa da tecrübe etmiyor. Ama kime ne taahhüt verildiyse, kime hangi garanti verildiyse, kimin projesine apart olunduysa cevabı aranması gereken asıl soru budur. Bu hükümet kendi varlığını sürdürebilmek, Sayın Cumhurbaşkanı da bir kere daha seçilip ömür boyunca Cumhurbaşkanı olabilmek için önüne koyulan her projenin kabulü için yönlendiriliyor.” ifadesini kullandı.

 

BAŞKALARINA TESLİM OLACAKLARINA, KENDİLERİNİ BU BÜYÜK MİLLETİN VİCDANINA TESLİM ETSİNLER”

 

DEM Partili Buldan’ın İtalya’daki mesajlarına dair Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Ben bu bilgileri Buldan’dan edinmemeliyim. Ne demek fiziki özgürlük, serbest bırakılması. Genel geçer bir kuraldır ya kurbağayı ısıtıyorlar. Hani bir pazarlık yapılmayacaktı? Soruyorum; devlet uyuyor mu? Bakın, millet uyumuyor. Millet bu manevraları kabullenmiyor. Milletin uyanık olduğu bir yerde devletin uyuyor gibi görünmesi ve ölü numarası yapması bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil. Açıkça söylesinler. Birilerine verilmiş taahhütleri varsa onu ifade etsinler. Başkalarına teslim olacaklarına, kendilerini bu büyük milletin vicdanına teslim etsinler. öcalan denen canibaşına geleceğimizi teslim ediyoruz. Buna müsaade edebilmemiz mümkün değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden de bu kararın çıkarılabilmesi, iktidarın desteği olmaksızın mümkün değil. İktidar ve bu ülkeyi yönetenler, İmralı'daki cani başıyla ve onun aracılarıyla hangi pazarlıkları yaptılarsa bunu kamuoyuna açıklamak mecburiyetindedirler” dedi.

 

BU SÜREÇ BİR KALKIŞMADIR”

 

DEM Parti heyetinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve terör örgütü elebaşı öcalan ile çektirdiği fotoğrafın benzerliğine işaret eden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yöneltilmiş bir kalkışmadır. Bunun devamında Türkiye'yi çok daha büyük felaketler bekliyor olacaktır. Türkiye bu konuda taviz veremez. Türkiye terörle, terörizmle, teröristle müzakere masasına oturamaz. Bu ülkeyi yönetenler terörle- terörizm arasındaki farkı idrak edemiyorlarsa oraya buraya kurye göndereceklerine bilgi almak için bize adam göndersinler anlatalım. Terörizm, bir amaca matuftur. Münferit terörist hadiseler gibi görülemez, değerlendirilemez. Bunun bir hedefi vardır. Bu hedef, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısına zarar vermek hedefidir. Bu, Türk vatanının bütünlüğüne karşı bir kalkışmadır. Bu vatanın bölünmesini temin etmeye yönelik adımların atılması, bunlar tarafından hazırlanan bir projeyle yaşama geçirilmek istenmektedir” değerlendirmesini yaptı.

 

ŞAH OLMASI İCAP EDEN TÜRKİYE'Yİ PİYON DURUMUNA DÜŞÜRDÜLER”

 

Türkiye’nin bölgede yalnızlaştırılmaya çalışıldığını vurgulayan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Türkiye'yi yönetenlerin uyanık davranmak gibi bir mecburiyetleri var. Böyle bir mecburiyetle karşı karşıyalar. Bu ülkeyi yönetenleri, bu mecburiyetin icaplarını yerine getirebilecek bir duruş sergilemeye davet ediyorum. Aksi takdirde bölgemizde yalnızlaştırılıyoruz. Ege’de yapılan tatbikatlara ve toplantılara bakın. Olmamız icap eden masalarda Türkiye yok. Kıbrıs'ta atılan adımlara bakın. Olması icap eden masalarda, karar alması icap eden mercilerde Türkiye'ye yok. Irak'ın kuzeyinde olduğu gibi Suriye'nin kuzeydoğusunda ve bütününde Türkmen varlığı yok sayılmaktadır. Akdeniz'e kıyısı olan bir ülke olarak elde ettiğimiz ve mavi vatan stratejileriyle bu zamana kadar anlattığımız projelerden ve hedeflerden Türkiye uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır. Doğu Akdeniz'deki haklarımız gasp edilmiştir. Yaşadığı coğrafyada şah olması icap eden Türkiye'nin, hükümetin yanlış uygulamaları yüzünden piyon durumuna düşürüldüğüne şahit oluyoruz” ifadesini kullandı.

 

YENİ BİR KURTULUŞ MÜCADELESİ GEREKİYORSA GERİ DURMAYIZ”

 

Hodri meydan” çıkışı kapsamında nasıl bir direnç göstereceği sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Millet mi hükümet mi diye söyledim. Benim bir strateji belirleme gerek yok. Milletin kabullenemeyeceği bir şeyi millete dayatırsanız onun bedelini ödersiniz. Hiçbir hukuki karar sonsuz değildir. Alınan her karar değiştirilebilir. İmralı'daki cani başı görülüyor ve anlaşılıyor hatta bu ülkeyi yönetenler tarafından itiraf ediliyor ki, hâlâ önder vasfını muhafaza ediyor. Demek ki örgütünü de yönetmeye devam ediyor. Almış olduğu ağırlaştırılmış müebbet hapisten sonra işlemiş olduğu bütün suçlar da kendisini bundan sonra bağlayacaktır. Dolayısıyla hiç kimse çıkıp, umut hakkı yaratacağız, fiziki özgürlük sağlayacağız hayaline kapılmasın. Bu işler o kadar kolay değil. Bu millet onların zannettiği kadar boş bir millet değildir. Tarih zaten bunu kaydetmiştir. Açıkça söylüyorum, bir cihan harbinden çıkılmıştır. O cihan harbinin sonuçlarını bütün dünya kabul etmiştir. Ama büyük Türk milleti kabul etmeyerek bir kurtuluş mücadelesi vermiştir. Yeni bir kurtuluş mücadelesi gerekiyorsa onu yapmaktan geri durmayacağımızın bilinmesini istiyorum” şeklinde konuştu.

 

BUNA ÇOĞUNLUĞUN DİKTATÖRLÜĞÜ DENİR”

 

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Parlamentoda çoğunluğunuz var ama demokrasi sıradan bir çoğunluk sistemi değildir. ‘Bizim elimizde bütün yetkiler var. Yasama yetkisi, sistemden kaynaklı olarak denetlenmesi mümkün olmayacak yürütme yetkisi bizde. Yargıyı da istediğimiz gibi yapılandırıyoruz. Medyayı da zaten ele geçirdik. Yasama, yürütme, yargı ve dördüncü unsurla bize bağlı’ diyerek düşünmesindeler. Açık ve net olarak söylüyorum. Temsili demokrasi halkın kendi kendini yönetebilmek adına temsilciler seçmesiyle şekillenir. Ama demokrasi ülkeyi yönetenleri, iktidarları sınırlar. Sınırlandırılmış bir yönetim anlayışıyla hareket etmek mecburiyetinde. Dolayısıyla yasama, yürütme, yargı erklerinin birbirinden ayrılması lazımdır. Yasama kanun çıkarıyor. O kanunlara ve anayasaya bağlı olarak yürütme o kanunların uygulanmasını temin ediyor. Yapılan işlerin ve icraatların yasalara uygun olup olmadığını da yargı denetliyor. Ama Türkiye'de bu mekanizma çalışmıyor. Bugün iş başında bulunanlar ‘Ben ne istersem onu yaparım’ diyor. Bunu yaptığınız zaman Türkiye'nin rejiminin adı demokrasi olmaz. Buna çoğunluğun diktatörlüğü denir. Halktan almış olduğu yüzde 1 buçuk oranındaki fark ile iktidar olanların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde çoğunluk elde edenlerin, çoğunluk diktatöryası gibi hareket edebilmeleri demokrasiye uygun değildir. O sebeple hakkın, hukukun, adaletin, Türkiye'nin milli menfaatlerinin savunulması, Türkiye'nin üniter devlet yapısının, vatan bütünlüğünün korunması adına millet vaziyet almak durumunda kalırsa, bunun adı gerekirse bir Kurtuluş Savaşı olur. Bu büyük mücadelenin her yerinde bulunacağımıza millet şahit olsun. Ben kimseyi bir olumsuzluğa teşvik etmiyorum ama Türkiye'ye bir uçuruma doğru sürüklerlerse emin olsunlar kim bu memleket sahipsiz değildir. Milletin gururuyla, şerefiyle, haysiyetiyle böyle oynanamaz. 50 bin insanın katilinden bahsediyoruz. Ona methiyeler dizilemez. ‘Sayın dedirtmeye muvaffak olduk. Bundan sonra da her şeyi yaparız’ denilemez. Bu millet bu kalkışmaya direnç gösterebilecek kudretin sahibidir. Söylediğime, halkı kin ve düşmanlığa tahrik diyebilirler. Bu memleketin düşmanına, düşman olduğunu söylemenin neresi kin ve düşmanlığa tahriktir? Bunlar Türk milletinin düşmanıdır. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin düşmanıdır. Bunlar Türk vatanının bölünmesini istiyorlar, vatanın düşmanıdır. Bu millet kendi düşmanına, düşman demeyecek mi? Türkiye sahipsiz değildir. Bu aynı manzara da mecbur ve mahkûm değildir. Herkes haddini bilmek mecburiyetindedir” diye ekledi.

 

 

İKTİDAR CUNTA YÖNTEMLERİ UYGULUYOR”

 

Cunta tartışmalarına değinen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Türkiye her şeye rağmen seçilmiş bir iktidarla yönetiliyor. Cunta tanımlaması çağrışımları yönüyle doğru olabilir ama izah edilmiş biçimi bakımından yetersizdir. Doğru tanımlamalar yapmakla icap ediyor. Türkiye'nin, yetkileri kanunla sınırlandırılmış bir hükümetle, temsil anlamda demokrasiyle yönetilmesi lazım. Ama bugün bir çoğunluk elde ettik diye bu çoğunluk bunu bir çoğunluk diktatörlüğüne taşıyabilecek yanlış adımları atmak yolunda da bir kararlılık sergiliyor. Halkın oyuyla gelmiş bir iktidar vardır ama cunta yöntemlerini uyguluyor. Bugün Türkiye'de uyguladıkları, yaşama geçirdikleri birçok şey de eski darbe dönemlerini çağrıştırıyor” dedi.

 

İYİ PARTİ’NİN EN BÜYÜK PROJESİ PARLAMENTER DEMOKRATİK SİSTEME GEÇİŞ”

 

Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin tartışılması gerektiğini vurgulayan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “İYİ Parti’ye en büyük projeniz nedir diye soruyorlar. Türkiye’yi bu hale tek adamlık getirmiştir. Tek adamlığın, diktatörlüğe dönüşebileceği hissiyatı yaratan ve adına Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi denilen bu sistemden hiç zaman kaybetmeden uzaklaşmak gerekmektedir. Bunun da yolu altını çizerek ifade ediyorum; parlamenter demokratik sisteme geçiştir. Bütün tartışmaların odağında bu var. Haksız tutuklamaların, haksız yargılamaların, haksız uygulamaların hepsinin arkasında bu sistemin getirdiği dayatmalar ve eksiklikler bulunmaktadır. Türkiye bu sistemden kurtulmak için önce iradesini birleştirmeli, bugün iş başında bulunanları demokratik yol ve yöntemlerle iş başından yöntemlerle uzaklaştırılmalı ve kendisine aydınlık ufuklar açabilecek yeni bir anlayışla buluşmalıdır” şeklinde konuştu.

 

HERKES İTTİFAK KONUŞMAK İSTİYOR AMA…”

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın her gün ayaklar altına alındığını kaydeden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Dayatmacı tek adamcılıktan kurtulunması gerek. Onun için işte bütünleşik muhalefet diyorum. Herkes ittifak konuşmak istiyor ama Türkiye'nin en temel sorununun üzerinde muhalefetin hem fikir olarak ortak şeyleri söylemesi lazım. Parlamenter Demokratik Sisteme geçiş aynı zamanda bu hükûmeti de kurtaracak çalışmanın adıdır. Bu hükûmeti bu hâle getiren, Recep Tayyip Erdoğan'ın bakış açısını ve ahlakını değiştiren yürürlükte olan tek adamlık rejimidir. Bundan kurtulması lazım. Tek adamlıktan kurtulunmadığı müddetçe hukuk, adaletin bir unsuru olamaz. Adaletin tecellisinin bir parçasıdır hukuk. Adalet her gün çiğneniyor ise hukuk da her gün çiğneniyordur. Bunun da sebebi bu rejimdir” ifadesini kullandı.

 

DEVLET SİZ YÖNETİYORSUNUZ, İMRALI'DAKİ EŞKIYA DEĞİL”

 

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “50 bin kişinin katili iken tutuklanmış ve müebbet hapse mahkûm edilmiş bir cani başını, yattığı yerden örgütünü yönettirecek hale getiriyoruz. Türkiye’yi yönetenler uyuyor mu? Bu kendini bilmezlere buradan hatırlatıyorum; devlet siz yönetiyorsunuz İmralı'daki eşkıya değil. Bunu farkına varın diyorum ama hâlâ gözleri kör kulakları sağır. Kendi gözleri kör ve kulakları sağır olanların da elbette ki devletin gözünü kör, kulağını sağır etmesi muhtemeldir. Bunu geçmiş açılım sürecinde yaşadık. Teröristler sınırlarımızdan silahlarıyla geçerken; askere, polise, emniyete ‘görmezden gelin’ talimatı veren anlayıştır bunlar” değerlendirmesini yaptı.

 

ERDOĞAN YARGIYI KULLANARAK SİYASİ RAKİPLERİNİ BERTARAF EDİYOR”

 

Tutuklandıktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden alınan Ekrem İmamoğlu ile Zafer Partisi Genle Başkanı Ümit Özdağ’ın cezaevinde olduğu hatırlatılan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Sayın Özdağ’ın cumhurbaşkanı olmak yolunda bir kararı var mı bilemiyorum ama Sayın İmamoğlu’nun tescil edilmiş bir cumhurbaşkanlığı adaylığı durumu söz konusu. Sistem bir önceki dönemi dizayn edebilmek adına Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı, kolluk kuvvetlerini ve yargıyı kullanarak siyasi rakiplerini bertaraf edebilecek hale getirdi. Bu uygulama da o. Elbette ki bir haksızlık, hukuksuzluk, işlenmiş bir suç varsa hiç kimse buna kayıtsız kalınsın demiyor. Ama orta yerde bir suç yok. Ümit Bey’le ilgili olarak sosyal medya hesapları üzerinden halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan bir iddianame tanzim ediliyor. Gizli tanıklar kullanılarak Sayın İmamoğlu'na karşı da bir yolsuzluk ve tutuklanmasına vesile olmayacak terör soruşturmaları yaşama geçiriliyor. Bunların hepsini birisi olmasa birisi olacak baskısını yaratmak için. Ayrıca ‘Turbun büyüğü heybede’ demek suretiyle tüm siyasilere ve söz söyleme ehliyetine sahip insanlara göz dağı veriliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekili olarak yemin etmesi icap eden kişi de Silivri’de. Bütün bunların bir tanıma dahil edilmesi lazım. Burada uygulanan hukuk, dost hukuku olmadığına göre ve kişiselleştirilmiş olması münasebetiyle düşman hukuku tanımlamasına uygunluk arz edebilir.” dedi.

 

GÜÇLERİ YETİYORSA, İRADELERİ VARSA KENDİLERİ AÇIKLASIN”

 

Terör örgütü elebaşı öcalan’ın serbest kalabileceği şeklindeki açıklamalar hatırlatılan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Bunu Pervin Buldan’a, DEM’e, İmralı’ya konuşturmasınlar. Bunu güçleri yetiyorsa, iradeleri varsa, siyasi ahlaktan nasiplerini almışlarsa kendileri açıklasınlar. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Adalet Bakanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, grup başkan vekilleri, genel başkan yardımcıları… Tüm bu kişilerin bunu açıklayabilme imkânı vardır. Daha dün terörist dedikleri, terörle iç içe dedikleri parti tarafından görevlendirilerek devletin onayıyla İmralı'ya gönderilen kişilere bırakmasınlar. Bize havanda su dövdürmesinler. Hükûmet hiç zaman kaybetmeden, Sayın Bahçeli nasıl ‘Meclis kürsüsüne gelsin konuşsun’ dedi, şimdi de “öcalan'ı biz umut hakkından yararlandırarak, gerekli yasal düzenlemeleri de yaparak serbest bırakacağız’ desin. Milletin tepkisini ölçmeye çalışmalarının bir anlamı yok” şeklinde konuştu.

 

SEMBOLLEŞTİRDİKLERİ ALANLAR SİYASETEN SONLARI OLACAK”

 

İmamoğlu’nun yargılandığı dava duruşmasının Silivri’de görüldüğü hatırlatılan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Yargılamaların otokrasinin sembolü sayılabilecek bir alanda yapılmasını yadırgamıyorum. Çünkü bu sistem varlığını kökleştirebilmek adına orada ilk kez yargılama yapmıyor. Daha önceki dönemlerde, yargının fetö'ye teslim edildiği dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kahraman subaylarını ve bu ülkenin vatansever aydınlarını orada yargıladılar. Hem Ergenekon diye hem de Balyoz diye bir dava ihdas ettiler. Türk milletinin oluşturduğu devletin kurumlarını aşındırabilecek nitelikte soruşturmalar yürüttüler orada. Yöntemler yine aynı. Bir algı yaratmaya yönelik adımlar mutlaka atılacaktır. Mahkemelerin kullandığı yöntemler de aynı. O dönemlerde de bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı bir gizli tanığın ifadesiyle yargıladılar, tutuklandılar ve mahkûm ettiler. Ama bildiğim bir şey var. O sembolik alanda alınmış kararların, millet vicdanında kabul edildiğine şahit olmadım. Ergenekon davasının sonuçlarını da balyoz sonuçlarını da bu milletin vicdanı kabul etmemiştir. Dolayısıyla orada alınacak önümüzdeki dönemdeki kararların da Türk milleti tarafından kabul edilebileceğini mümkün görmüyorum. Hürriyetten, demokrasiden uzak sistemler kendi varlıklarını sürdürebilmek adına yarattıkları sembolün enkazı altında yıkılır giderler. Dolayısıyla sembolleştirdikleri alan siyaseten onların sonu olacaktır” ifadesini kullandı.

 

TRUMP’IN ÖVGÜLERİ: “VAY Kİ VAY HÂLİMİZE”

 

ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’ye övgülerine değinen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Bu devletleri yönetenler muhatabı oldukları devletleri yönetenlerin psikolojik durumlarına dikkatlice bakıyorlar. O psikolojik durumları analiz ediyorlar. Buna göre uygun cümleler kuruyorlar. Sayın Cumhurbaşkanını çok sevdiğini söylüyor. Geçmişte de ‘aptal adam aklını başına al’ demişti. Hatta cumhurbaşkanına yazmış olduğu mektupta, ona verdiği talimatlara atıfta bulunmuştu. Onu da kendine ait bir müzede çerçeve içinde barındırıyor. İkisinin birbiri arasındaki yarattığı fark bizi yorumlama yaparken yorar. Bu değerlendirmeyi yapması gereken Erdoğan'ın kendisidir. O’na övgüler düzen Erdoğan’ın mevkidaşı hem duvarda kendisine yazdığı mektubu muhafaza edecek hem de karşılıklı sevgiden bahsedecekse vay ki vay halimize. ‘Mektubu unutma aklını başına’ al demek istiyor. Türkiye’yi yönetenleri Batılı kişiler karşısında ayağa düşürmek istemem. Devlete bakış açım buna manidir. Fazla ayrıntıyı girmiyorum ama övgülerle ve mektubu değerlendirecek olan Erdoğan’dır” dedi.

 

ERDOĞAN'IN KARŞISINDA ANAYASANIN SAVUNULMASINI İSTEDİM”

 

Erken seçim tavrının değişmediğini dile getiren Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Türkiye'nin gündeminde bir seçim yokken bu alandaki tartışmalara kökten dahil olmak niyetinde değilim. Önümüzdeki seçime yönelik hamleler karşılıklı olarak yarıştırılıyor. Anayasaya göre Recep Tayyip Erdoğan aday olamıyor. Erdoğan'ın aday olmasının yolu da yine bu anayasanın içinde. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir erken seçim kararı alırsa Erdoğan yerinden aday olabiliyor. Ben cumhurbaşkanının iştahının ne olduğunu bildiğim için, rakiple karşı karşıya kalırsa kendisine tanınmış bütün avantajlardan acımasızca yararlandığına geçmiş dönemde de şahitlik ettiğim için onun iştihanın kabartmaması noktasında bir duyarlılık sergilenmesi gerektiğine işaret ettim. Muhalefetin erken seçim telaffuz etmemesini, Anayasa değişiklikleri üzerinden Erdoğan'a yeni imkanlar tanımının uzağında kalmasını önerdim ama aynı noktada bulunuyor olmama rağmen bunu gerçekleştirmeye muvaffak olmam tartışılır. Çünkü herkes kendi siyasi stratejisine uygun bir biçimde hareket ediyor. Ben, Erdoğan'ın karşısında bu anayasanın savunulmasını istedim.” şeklinde konuştu.

 

CUMHURBAŞKANI ADAYI KİM OLACAK DERDİNE DÜŞMÜŞ BİRİ DEĞİLİM”

 

Türkiye’nin temel meselelerine karşı bütünleşik muhalefet yapılması ve ittifak tartışmaların bir kenara bırakılması gerektiğini vurgulayan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Türkiye'nin en önemli derdi parlamenter demokratik sisteme geçişse bütün muhalefet parlamenter demokratik sisteme geçişte ortak bir söylem geliştirsin. Bütünleşik muhalefet anlayışı ile önce sorunları konuşalım. Türkiye'nin tartışılmaz icap eden sorunlarına muhalefet olarak hep birlikte karşı çıkalım. O sorunların ortadan kaldırılmasını temin edecek bir dil ve söylem geliştirelim. Ama herkes ‘ortak aday mı, ortak ittifak mı’ Ben siyasetin kişiselleştirilmesini karşıyım. Ben cumhurbaşkanı adayı kim olacak derdine düşmüş biri değilim. Ben milletin hali ne olacak onun derdini ve kaygısını yaşayan bir kişiyim. Ama iş oraya gidince Türkiye tartışılmaması icap eden konuları tartışıyor. İktidarın oluşturduğu yapay gündem bataklığına da dolayısıyla düşülüyor” ifadesini kullandı.

 

MUHALEFETE MUHALEFET ETMEK GİBİ BİR ANLAYIŞIN SAHİBİ DEĞİLİM AMA…”

 

Türkiye’nin en önemli meselesinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğunun altını çizen Dervişoğlu, “Muhalefet bu sistemle ilgili ortak bir dil geliştirsin, bütünleşik muhalefet anlayışı sergilesin. Türkiye'nin temel sorunlarına karşı ortak bir eylem ve söylem birliğinde bulunsun ama iş nereye gidiyor. Yerel seçimden çıktığımız andan itibaren erken seçim tartışıyoruz. (Normalleşme sürecinin hatırlatılması üzerine) O normalleşme, demokratik paketlerin yanında dururuz ifadeleri, yumuşama... Bakın hiç kimseyi eleştirmiyorum. Muhalefete muhalefet etmek gibi bir anlayışın da sahibi değilim. Ama yapmış olduğunuz küçük hata gibi görünen şeylerin sonuçları büyük olursa sonuçlarına da katlanmak gibi bir mecburiyetle karşı karşıya kalıyorsunuz. Sadece siz de katlanmıyorsunuz. Millet de onun sonuçlarına katlanmak durumunda bırakılıyor.” diye ekledi.