TV Programları
“Doğrularımızı anlatmak adına cumhurbaşkanı adayı çıkarmamız muhtemel olabilir”
Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, Ekol TV ekranlarında Armağan Çağlayan ile Sorgusuz Sualsiz programında gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
“Türkiye’de ne oluyor?” sorusuna yanıt veren Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, “Türkiye'de bu zamana kadar olmuş olanların geriye dönüp tekrarını yaşıyoruz gibi bir hissiyatım var. Birikmiş sorunların hiçbiri çözülmediği gibi çözüme yönelik bir adım da yok. Gerginlikler üzerinden tanzim edilmiş siyasi stratejilerle olumsuz sonuçlar vermesi muhtemelen adımlar atılıyor. O olumsuz adımların atılmasına mâni olacak tedbirleri almaya, onları engellemeye gayret sarf ediyoruz” yanıtını verdi.
“GEÇMİŞTEKİNE BENZER BİR AÇILIM SÜRECİNİ YAŞAMA GEÇİRECEKLERİNİ TAHMİN ETMİYORUM”
“Yeni çözüm süreci”ne yönelik görüşleri sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibi de tarif edilebilir. Türkiye'nin bu zamana kadar atmış olduğu adımlara bağlı alabildiği mesafe herkesin malumu. Geride bıraktığımız süreç içerisinde açılım dedikleri, sonra çözüm süreci diye tarif ettikleri, sonra milli birlik ve çözüm süreci diye vatandaşa anlatmaya çalıştıkları şeyin; sonuçlarının ne olduğunu hem devlet hem de millet biliyor. Dolayısıyla Türkiye'nin böyle bir süreçte geçmiştekine benzer bir süreci yaşayacağı kanaatinde değilim. Çünkü bunun ağır sonuçlarının Türkiye'de neye mal olduğu herkesin malumu. Bir de bölücü terör örgütüne neler kazandırdığı herkes tarafından biliniyor. Bölücü terör örgütü, çözüm secimi münasebetiyle siyasallaştı, kurumsallaştı, derinlik kazandı, uluslararası alanda kendisine taraftar temin edebilme imkânı yakaladı. Orta Doğu coğrafyasında atılan yanlış adımları münasebetiyle de ülkemizi ve milletimizi ciddi sıkıntılarla karşı karşıya bıraktı. Dolayısıyla böyle bir hataya bir daha düşeceklerini, geçmiştekine benzer bir açılım sürecini yaşama geçireceklerini tahmin etmiyorum” yanıtını verdi.
“İKTİDAR SİYASİ ALAN AÇMAYA GAYRET SARF EDİYOR OLABİLİR”
“İktidar, bütün bunların tartışma zeminine taşınmasıyla kendisine siyasi bir alan açmaya gayret sarf ediyor olabilir” diyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Bu alandan beslenerek önümüzdeki seçimin şartlarında tanzime uğraşabilirler. Oysa Türkiye'nin bunu kaldırabilecek bir pozisyonu yok. Böyle adımlar atmayı, gerginlikler üzerinden siyaset tanzim etmeyi yerinde ve uygun bulmuyorum. Ama ifade ettiğim gibi; bu bir beslenme alanı yaratıyor ve bu alandan yararlanma konusunda bugün iş başında bulunan hem iktidar çok mahir hem de sayın Cumhurbaşkanı bu alanda oldukça becerikli” şeklinde konuştu.
CHP’YE ELEŞTİRİ: “İKTİDARIN DEĞİRMENİNE SU TAŞIYACAK ADIMLARIN ATILMASINA VESİLE OLDULAR”
“Bu noktaya gelinmesinde CHP’nin normalleşme politikasının etkisi var mı?” sorusu üzerine Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Ben de bir muhalefet partisi genel başkanıyım. Dolayısıyla görevim muhalefet ile uğraşmak değildir ama Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin 2024 yerel seçimlerinden sonra bir büyüğe kapıldığını, o büyünün ortaya çıkardığı siyasi şehvetle hareket ettiğini söyleyebilirim. Elbette ki hamleler düşünülmüştür ama normalleşme ve yumuşama denince bizim koymuş olduğumuz tepkinin çok doğru anlaşılması lazım. Çünkü Türkiye'de normalleşmeyi talep edenler anormalleştirenler, yumuşamayı isteyenler de sertlik yanlıları olanlardı. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi'nin yönetim kadrolarının, başta genel başkanları olmak üzere; o gelişmeyi çok doğru okumalı ve buna göre bir yol haritası tanzim etmeyi becerebilmeliydi. İktidarın değirmenine su açığı taşıyacak adımların atılmasına vesile olduklarını söyleyebilirim ama olup bitenden bir ders çıkarmalarını icap ettiğini de ifade etmekte yarar görüyorum. ‘Ben istediğim zaman sertleştirir, istediğim zaman yumuşatırım’ opsiyonunu muhataplarınıza tanırsanız, o zaman onların kullanım alanlarına dâhil olursunuz.” karşılığını verdi.
“YARATILAN TARTIŞMALAR CHP TARAFINDAN DOĞRU OKUNMADI”
Atılan yanlış adımlar karşısında iktidarın önümüzdeki seçimlere yönelik iştihanın kabardığını ekleyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Anayasa değişikliği ya da yeni anayasa talepleriyle ilgili ortaya atılan düşünceler ve yaratılan tartışmaların, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından çok doğru okunduğu kanaatinde değilim. O tartışmalardan iktidara bir beslenme alanı yaratmış olduklarını ve bundan da başta Erdoğan olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi'nin son derece memnun olduğunu gözlemliyorum. Ayrıca söylem değil, kutuplaşma zemininin oluşturulmasına da bazı olumsuz katkılar getirdi. Siyasetçilerin ne söyleyeceklerini bildikleri kadar, ne söylememeleri gerektiğini de idrak etmek sorumluluğu vardır. Bu süreçte söylenmemesi gereken birçok şey muhalefet partileri tarafından sarf ediliyor. Doğru düşünceler marjinalleştiriliyor. Bu siyasi tartışmaların arasında da doğrular boğuluyor. O boğulan doğrulardan da iktidarın yararlanabileceği bir siyasi zemin ortaya çıkıyor. Gündem gelip belirleme halkını iktidara yeniden iade etmiş oluyorsunuz ve iktidar sizin hatalarınız üzerinden siyaset tanzim edebilme imkanına kavuşuyor.” ifadesini kullandı.
“CUMHURBAŞKANI’NIN ERKEN SEÇİM YAPABİLME YETKİSİ VAR AMA…”
Muhalefetin dizayn edilmeye çalışıldığını belirterek yeni anayasa tartışmalarına değinen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Mevcut Anayasa ile Cumhurbaşkanı adayı olamıyor ise Anayasa’nın ya yeniden yapılması ya da değiştirilmesi lazım. Bunlar gündeme geldiğinde toplumun bütün kesimlerini uyardık. Anayasa değişikliği olmazsa erken seçim yapmak suretiyle Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı adaylığının önünün açılması söz konusu olabiliyor ve erken seçime de telaffuz eden kontrolsüz beyanları ile muhalefet oluyor. O zaman bugün iş başında bulunanların iştahı kabarıyor. Muhalefet yeni anayasaya ve anayasa değişikliğine kapalı olduğunu ifade ederse, Türkiye'de ihtiyaç duyulan şeyin bir anayasa değişikliği değil, iktidar değişikliği olduğu hususunda ısrarla söylemler geliştirirse, Türkiye şayet yönetilemiyor da bunun için erken seçime ihtiyaç duyuluyorsa, Sayın Cumhurbaşkanı’nın erken seçim yapabilme ya da yeniden seçim yapabilme yetkisi var. Ama o yetki de Cumhurbaşkanı’nı yeniden aday olmaktan alıkoyuyor. Dolayısıyla muhalefetin elinde bu denli imkanlar varken; şövalye kültürüyle onu düelloya davet etmesi, seni buradan yenerek göndermek istiyorum diyerek Anayasa’nın arkasına dolanma eğilimi sergilemesi meseleye farklı boyutlardan bakmayı icap ettiriyor. Çok yönlü düşündüğümüzü söyleyebilirim.” diye konuştu.
“ERKEN SEÇİM VADEYE ÇEK KESİLİR GİBİ TALEP EDİLMEZ”
İYİ Parti’nin erken seçim yerine zamanında seçim isteyip istemediğine yönelik soru üzerine Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Erken seçime bir ihtiyaç varsa bu vadeye çek kesilir gibi talep edilmez. Bir temel ihtiyaçsa bunu doğrudan söyleyebilirsiniz ama ana muhalefet partisinin genel başkanı bir vade oydu. Dolayısıyla bu, Erdoğan’a seçimin takvimini siz belirleyin demektir. Oysa seçimin gerçekleştirilebilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 3 bölü 5’lik bir nitelikli çoğunluğa, yani 360 milletvekiline ihtiyaç var. Adalete Kalkınma Partisi'nin şayet muhalefeti kontrol edebilme imkânı yoksa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden kendi istediği zamanda bir erken seçim kararı kaldırılabilmesi mümkün değil. Aynı zamanda bu yapılan stratejik hataların sonrasında, iktidar erken seçim yapabilecek Meclis çoğunluğunu elde edebilmek için başka siyasi manevralara tevessül edebilir. Konuşurken bunlara vesile olabilecek dilden uzak durulması gerekir. Yeni anayasa değişikliğine kapalıyız, erken seçim eğer ihtiyaçsa, Sayın Cumhurbaşkanı’nın zaten böyle bir yetkisi vardır, ne zaman isterse yapabilir ve Recep Tayyip Erdoğan elimizdeki anayasaya göre bir daha Cumhurbaşkanı adayı olamaz denilir. Bu denildiği zaman bir daha Cumhurbaşkanı adayı olmak için yapılmış bütün stratejik planlamalarda akamete uğrar. Ama ‘Ben bu boşluğu sana veriyorum, siz istediğiniz planlamayı yaparsanız’ derseniz, bu iktidar; Sayın Cumhurbaşkanı’nı ömrünün sonuna kadar cumhurbaşkanlığı makamında oturtmak için her türlü müdahaleyi meşru hale getirebilir.” değerlendirmesini yaptı.
“HERKES MİLLETVEKİLLERİMİZE GÖZ DİKMİŞ”
AK Parti’nin, İYİ Parti’den milletvekili transfer edeceğine yönelik iddialar hatırlatılan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Bunlar üretilen şeyler de olabilir. Bu tür gidiş gelişleri meşrulaştırmak adına, stratejik planlamayla ortaya atılmış tevatürler de olabilir. Bu sadece İYİ Parti'den bir yere gidecek olan milletvekillerini kapsamıyor. O iştahı kabartırsanız muhataplarımıza o stratejileri oluşturma imkânı tanırsınız. Herkes İYİ Parti’nin milletvekillerine gözünü dikmiş. Bu zamana kadar partimizden ayrılan bir tek milletvekili için dahi olumsuz bir şey söylemedim. Kişilerin siyasi tercihleridir. Biz ülkemiz için siyaset yapıyoruz. Dolayısıyla kendi geleceklerini ve ikbal kaygılarını, ülkenin önüne taşımış insanların irade beyanlarıyla uğraşacak bir durumumuz yok. Ama bu imkânı kullanılabilir hale getirmekten azami ölçüde uzak durmaya gayret sarf ediyorum. Dediğinizden çıkan sonuç şu; biz muhalefet olarak Sayın Cumhurbaşkanı’nın manevra alanlarına tıkadıkça, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde meclis aritmetiği ile oynayabilecek ve o nitelikli çoğunluğu yakalayabilecek birtakım planlamalar yapılabilir diyoruz. Bunu düşünüyor olmamız demokrasimiz açısından son derece kötü bir durumdur, geleneklerimiz açısından çok kötü bir durumdur, milletvekillerinin onur ve şahsiyetleri açısından son derece kötü bir durumdur. Çünkü bu olup ve bitenler bütün değerlerimizi tartışmaya açar. O sebeple biz sorumlu bir dil kullanarak doğruları, doğru bir biçimde kamuoyuyla paylaşmaya çalışıyoruz. Doğruyu yanlış birisi telaffuz ederse doğru eğilir ve bükülür. Yanlış bir durumu da doğru bir adama söyle ettirirseniz ve o doğru kişilik yok olur. Biz bu pencereden bakarak, doğruları doğru bir üslupla doğru bir pencereden ifade etmeye gayret sarf ediyoruz. Ve söylemlerimizin de bir gerginlik yaratmasından azami ölçüde uzak durmaya çaba sarf ediyoruz.” şeklinde konuştu.
“KAYYUM TARTIŞMALARI: “SARAY, UZATILAN ELİN NEYE MAL OLDUĞUNU GÖRÜMÜŞ OLABİLİR”
AK Parti’nin DEM Parti ile anlaşacağı söylemleri ardından kayyum tartışmalarının gündem geldiği hatırlatılan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “DEM’e uzatılan elden sonra zannediyorum ki saray değişimi, o uzatılan elin neye mal olduğunu görmüştür. Dolayısıyla bir mesaj vermek ihtiyacı hissetmiş olabilir. Bu niyetlerinin farklılaştığı anlamına da gelmez. Bu alanı doldurabilecek yeni stratejiler düşünceden eyleme elbette ki geçirilebilir. Dolayısıyla o duruma bakıp böyle bir sonuç çıkarmanın çok doğru olduğu kanaatinde değilim ama hem ben hem partim kayyuma karşıyız. Demokratik hak ve hürriyetlerinin doğru bir biçimde kullanılmasının önünü kesen bir şey. Ama bu hükümetin iş başına geldiği günden beri de sürekli yaşanılan bir durum. Eğer bir belediye başkan adayını Kandil'de belirler, seçime sokarsınız; ondan sonra da bunun terörle iltisakına istinaden onu görevden alır, yerine hukukun yapması gerekeni yapmayıp işin idareye bırakarak, belediye meclisinin içinden bir belediye başkanı seçme imkânı dururken; vali atamak, kaymakam atamak ya da işte bir idari görevliyi o makama atamak çok doğru bir şey değil.” değerlendirmesini yaptı.
“DEM’E SÖYLEM AVANTAJI SAĞLIYOR”
Türkiye’de iktidarın topluma karşı kendini tanımlama ihtiyacı duyduğu zaman kayyum atamalarının devreye girdiğini savunan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Bugün de öyle bir ihtiyaç hasıl oldu. Bu pencereden bakarak bu uygulamaya gittiler. Bu yeni bir uygulama değil. Mahkeme kararı olmadan belediye başkanının görevden alınması, onun yerine valinin ya da bir kaymakamın ya da bir mülki görevlinin atanması kabul edilebilir bir şey değil. Ama bu DEM’e de siyasi sahada bir söylem avantajı getiriyor. Devletin böyle bir hakkı terör örgütleriyle iltisaklı yapılara tanımaması gerekiyor. Doğrusunu isterseniz uygulama yanlış. Yine istifadeye yönelik atılmış adımlar olarak telakki ediyorum. Hakkâri’ye kayyum atandığında da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığım grup konuşmasında o kararı eleştirdim. Suç varsa elbette ki o suçun cezalandırılacağı yer mahkemedir ama vatandaşta şöyle bir hissiyat da yaratmaya çalışıyorlar; terörle ilişkili olanlar bilerek belediye başkanlıklarına getiriliyor, Yüksek Seçim Kurulu buna müsamaha gösteriyor, o zaman bir yasal düzenlemeye de ihtiyaç duyulabilir denilebiliyor. O zaman hakkında soruşturma açılması muhtemel herkesin adaylığına engellerseniz, o istibdat rejimini de beraberinde getirebilir. Siz yere talip olursunuz, sizin hakkınızda bir terör soruşturması başlatılabilir -ki bu iktidarın bu yöndeki sabıkaları ziyadesiyle fazladır. Yargıya olan müdahalesi, iddianameler tanzim edilirken iddianamelere olan ve müdahaleler… Bunlar basına yansımış şeylerdir. Örneğin; bir savcı dava açabilmek için cumhurbaşkanından icazet tanınmayı beklemektedir. Ya da bir mahkeme bir kararı vermeden önce Cumhurbaşkanlığı’nın emir ve talimatlarını beklediğini hissettirmektedir. Adalet zedelenirse toplumda zedelenmeyen bir müessese kalır mı? Bunun adı eskiden kayyumdu, şimdi geçici olarak görevden alma diye tarif ediyorlar. Belediye başkanınızı geçici olarak görevden alıyorlar, yerine getirdikleri kişiyi de kalıcı olarak belediye başkanı olarak atıyorlar. Bunların demokratik teamüllerde karşılığı olmayan işler olduğunu ifade etmek lazım. Ve her şimdi hukukun güvencesine bırakmak lazım. Ama bunlar gerçek bir hukuk devletinde aranacak şeylerdir. Yani iddianamelerin millet adına değil de cemaat adına, hükümet adına tanzim edildiği dönemler yaşatılmıştır bu ülkeye. Ya da mahkeme kararlarının millet adına değil hükümet adına cemaat adına verildiği dönemler yaşanmıştır. Bunlar hem kamu nizamını hem sosyal nizamı hem de demokratik düzeni tehdit eden uygulamalar olarak tarihin kirli sayfalarına yazılmıştır” diye ekledi.
“TOPLUMUN SİYASETTEN UMUDUNU KESMESİ ÇOK OLUMSUZ BİR DURUM”
Kararsız seçmenlerin anketlerdeki yüksek oranı kapsamında “Bu durum seçmenin muhalefetten memnun olmadığını göstermiyor mu?” sorusuna yanıt veren Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Netice itibariyle kararsız seçmen kitlesi seçim günü bir partiye oy veriyor. Biliyorsunuz bizde seçimlere katılma oranı oldukça yüksektir. Bir partiye veriyor ama toplumun siyasetten umudunu kesmesi de çok olumsuz bir şey. Ya da toplumun böyle bir tavrı sergilemesi, bu işin çözümünün siyasette aranmamasına da vesile olabilir. Bütün siyasi partilerden daha yüksek bir oranda, kararsız seçmen varsa başka bir açıdan değerlendirdiğimizde; ülkesinden ümidini kesmiş insan sayısı, ümit besleyen insan sayısından fazladır demektir. Bu çok kötü bir durumdur. Dolayısıyla siyasetin kendi görevini doğru yapması lazım. Vatandaşın da doğru bilgilerle buluşturması lazım. Faydacı ve fırsatçı, pragmatizm, Makyavelist stratejilerle belli bir yere doğru gidebilirsin ama bu kabil söylemlerin sahiplerinin dünyayı nereye sürükledikleri de herkesin bildiği bir durum. Yani Hitler’in söylemleriyle dünyanın geriye doğru savrulduğu Stalin'in söylemleri ile dünyanın nereye doğru savrulduğu, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları öncesinde yaşanmış durumların ve ülkelerdeki siyasal oluşumların ve bu dönemin ortaya çıkardığı liderlerin tavırlarının ne olduğunun çok iyi incelenmesi lazım. Bugün yaşadığımız şartlar da bir benzerlik arz ediyor ise onun da birtakım felaketleri beraberinde getireceğini idrak etmek lazım. Çözüm demokrasinin içinde aranmalı. Jeopolitik yönden çok riskli bir coğrafyada yaşıyoruz ve bu coğrafya her şeye açık bir coğrafya olma özelliğiyle kendini hissettiriyor. Emperyalizm de bu coğrafya üzerinde oyun kurgusu yapmakta zorlanmıyor. İstifade edebilecek alanları var. Etnisite üzerinden, mezhep üzerinden, İkinci Dünya Savaşı'nın sonrasında beklentilerine karşılık bulamamak üzerinde, Birinci Dünya Savaşı’ndaki paylaşıma Türkiye'nin rıza göstermemesi üzerinden planlarını yenileyerek yeniden hedeflerini gerçekleştirmeye ve stratejilerini yaşama geçirmeye uğraşıyorlar. Türkiye buna karşı son derece tedbirli olmalı. Her yerde söylüyorum ve altını çizerek ifade ediyorum bu kavramı; toptancı bir tarih şuuruyla hareket etmelidir. Türkiye bu iktidar yüzünden şuurunu kaybetmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de aklını yitirmiştir. Bütün bunları yerine getirebilmek adına doğru ve kapsayıcı, kucaklayıcı stratejilerin, siyaset inşasının kaçınılmaz olduğunu söylüyorum. Anketlere bakıp, ‘Şu kadar yükselmiş ah ne güzel’ demiyorum. Bu, anket yapan kuruluşları küçümsediğin anlamına da gelmiyor. Ama 1-2 ay içinde ciddi dalgalanmalar yaşanabiliyorsa; ortaya yerdeki şuursuzluk hâline işaret etmek lazım.” şeklinde konuştu.
“DOĞRULARIMIZI ANLATMAK ADINA CUMHURBAŞKANI ADAYI ÇIKARMAMIZ MUHTEMEL OLABİLİR”
İYİ Parti’nin önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aday tercih edip etmeyeceği sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Bunun için çok erken. Kimler birbiriyle yarıştırılıyor bakmak lazım. Adaylardan bir tanesi bir tanesi Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve bana göre aday olamayacak birisi. Bir kere, aday olmayacak birisinin yarıştırılabilir olması kabul edilebilir değil. Sonra bu anket şirketleri CHP’li iki belediye başkanı üzerinden değerlendirmeler yapıyorlar. Sanki orta yerde bir konsensus oluşmuş, angajmanlar tamamlanmış gibi de bir hissiyat oluşturuyorlar. Oysa yarınlarda ne olacağı belli değildir. Kendimizi doğrularımızı anlatmak adına bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmamız da pek tabiidir ki muhtemel olabilir. Bugünün şartlarına bakarak yarınları tanzim etmeye yönelik bir düzenleme içerisinde ya da planlama içerisinde değiliz ama şunu söylüyorum. Olamaz dediğimiz kişi yarıştırılıyor, aday olup olması muhtemel kişiler üzerinde demokrasinin kılıcı gibi birtakım yargısal müdahaleler sallanıyor. Şimdi kamuoyunda tartışma; Tayyip Bey mi, Ekrem Bey mii Mahsur Bey mi olacak? Bu son derece enteresan. Angajmanılar sanki tamamlanmış, şartlarda oluşturulmuş gibi. Hangisi olacak diye bir kaygım yok. Benim asıl meselem vatandaşın, ülkenin, Cumhuriyet’in hali ne olacak?” yanıtını verdi.
“TÜRKİYE DÜŞÜNEN ADAM YETİŞTİRMİYOR”
Genel Başkanımız şöyle devam etti: “Cumhuriyet lafını o kadar kolay sarf ediyoruz ki. Türksüz ve Cumhuriyetsiz, Atatürksüz bir rejim inşasına çalışıldığına şahit oluyoruz, görüyoruz, gözlemliyoruz. Üniter devlet yapımız, milli devlet anlayışımız tartışılıyor. Vatandaşlık tanımınız tartışılıyor. Türklük bir etnik işaretlemeye indirgeniyor. Sanki bir imparatorluk devletine hasret duyuluyor ya da imparatorluk yönetimine hasret duyuluyor hissiyatı da yaratılıyor toplumda. Oysa Türkiye bunları yüz sene önce geride bıraktı. Ama siz de takdir edersiniz, hukuk aşındı ama ülke mütefekkir yetiştirmiyor, düşünen adam yetiştirmiyor anlatan doğru insan yetiştiremiyor. Tez gelişmiyor. Böyle bir toplumda yaşayan genç, geleceğini başka ülkelerde aramak için vize kuyruklarında ömrünü tüketiyor. Bu ülkede söz söyleme makamında bulunanların çözmek mecburiyetinde olduğu büyük sorunlar vardır ve bunu idrak etmek mecburiyetinde olduklarını hissetmeleri lazım. Ama biz neyi konuşuyoruz? Meclis kürsüsünden konuşuluyor ve Meclis kürsüsüne davetler yapılıyor. Bu kısır tartışmaların milliyetçi refleksler üzerinden gerçekleşmesini temin ederek, bazı konularda doğruyu telaffuz etmesi muhtemel çevreler marjinalleştirilmeye gayret sarf ediliyor. Mütefekkir olmayınca da toplum bu saldırıya karşı t bir defans geliştirmiyor. Ben isterim ki her şey bilenler değil de spesifik konular üzerinden doğru şeyleri anlatacak, bizim de istifade edebileceğimiz programlar olsun. Bu kıymetleri arıyor ve özlüyoruz.”
BAHÇELİ’YE “İP” GÖNDERMESİ
İYİ Parti TBMM Grup Toplantısı sırasında kullandığı ipin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından neden istenildiği sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Sübliminal mesaj verme alışkanlığı yüksektir. Sayın Bahçeli'ye bu bütün bunları yapıyor diye kendisine olan saygım da azalmış değil. Benim ülkeme ve bayrağıma duyduğum saygı bütün saygıların fevkinde bir saygıdır. Dolayısıyla birisi bir yanlış iş yaparsa, ben o yanlışlığa her yerde karşı çıkarım. Kişilerle olan münasebetim de bunu etkilemez. Konuyu magazinleştirmek ve ucuzlaştırmak için yapmış olabilir ama ben o ipi atarken, ‘Al bunu başının ucuna as. Mademki bugüne milat diyorsun, o zaman bugünün de bir anısı olsun’ dedim. Yoksa o ipi, ip atlasınlar diye göndermedim. Yeni oyunlara bir temel teşkil etsin diye göndermedim. Geçmiş dönemlere atıfta bulundum. Ya dün yaptığın yanlıştı ya bugün yaptığınız yanlıştır diye ifadelendirmeye çalıştım. İp bana ait olan bir şey değil. O’nun Erzurum meydanında attığı ipi emanet alıp kendisine iade etmiş oluyoruz. Ayrıca asmasından muzdarip değilim. Ama bir düşünceyi yaşama geçirirken objelerden değil dilden yararlanırım. Diliyle söyleyecek şeyi kalmayanın obje ve nesnelerden istifade etme alışkanlığını da hoş görürüm” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE’DE EĞİTİM SORUNU: “BUNLAR PLANLA YAPILAN ŞEYLER”
Türkiye’de eğitim sorusuna dair Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Türkiye'nin vadeye yayarak çok büyük gayret sarf etmesi gereken bir alan. Türkiye, ekonomik problemlerini kaynak ve imkanları itibariyle kolay aşabilir bir ülke olma potansiyeline sahip. Ama bu eğitim alanında yaratılan tahribatın ortadan kaldırılması zannedildiği kadar kolay bir iş değil. Hem ilk ve orta öğretim çağı için söylüyorum bunu hem de üniversiteler için söylüyorum Hür üniversiteler inşa etmeden, hür bilim müesseseleri oluşturmadan aydın insanlar yetiştiremezsiniz. Sistem eleştirisi olarak da kabul edebilirsiniz ama memleketinde ilkokul ya da ortaokul mezunu çok sayıda yön gösterici akil insanların yaşadığına şahitlik etmiş bir kuşaktan geliyoruz. Tabloya baktığınızda bunun eksikliklerini hissediyorsunuz. Köy okullarının kapatılması, taşımalı eğitimle eğitimin şehirlere indirilmesi, köylerde yaşayan insan sayısını azalttığı gibi üretimi de azalttı. Bugünkü zihniyettekiler için öğretmen deyince akla alfabe öğreten adam geliyor. Oysa bir köye tayin edilen öğretmen o köye ufuk götürür. Cumhuriyet köyler için ayrı, şehirler için ayrı öğretmen yetiştirmiştir. Şu anda da pedagojik eğitimi olmayan, çok önemli ve özel konularda ne söyleyeceği belli olmayan insanların; okullara gidip dersler verdiği, paneller yaptığı konferanslar yaptığı ve zihin bulanıklığına vesile oldukları bir dönemi yaşıyoruz. Eğitim sıfırdan planlanmalı ve cumhuriyetin fabrika ayarlarını döndürmelidir. Eğitim eşit olarak bütün vatandaşlarımıza götürülmelidir. Eğitim yaşadığımız ülkenin ruhunu değiştirir ve onun yarattığı o eşitlik duygusuyla da aydın insanlar yetişir. Bunlar bütün Türkiye'ye yetimhane muamelesi yapmaktadırlar. Bu son derece olumsuz sonuçları beraberinde getiriyor ve nesiller eğitimden çekiliyor. Üniversiteye girme hakkı kazanmış ama ekonomik imkansızlıklar yüzünden okumayan çocuklarımız istihdama dahil olmuyor. Eskiden bir aileden 3 çocuk çıkardı. Tarlaya bahçeye bir çocuk bakacak, bir çocuk çalışacak, bir diğer çocuk da okuyacak. Aile okuyacak çocuk için seferber olurdu. Şimdi gencecik nesiller hem eğitim dışı hem de istihdam dışı kalıyor. Bunlar kendi kendine oluşacak şeyler değil. Bunlar Türkiye'nin geleceğini karanlık hale getirebilmek için planla yapılabilecek işler. Türkiye üzülerek ifade ediyorum ki bu kötü planın sonuçlarıyla uğraşmak durumunda kaldı. Bunlara karşı geliştirecek bir tedbirleri de yok. Sadece müfredatla oynuyorlar sadece kitaplardan Atatürk isminin çıkarılmasıyla meşguller. Şartlanmışlıklarıyla bir nesil yaratmaya gayret ediyor sarf ediyorlar. Onu da dindar nesil, kindar nesil vesaire türünden tanımlamalarla kamuoyuyla paylaşıyorlar.” şeklinde konuştu.
“SIĞINMACILAR DEMOGRAFİK YAPIMIZI TEHDİT EDİYOR”
Türkiye’deki sığınmacı sorununa değinen Genel Başkanımız; “Türkiye bugün sayısı belli olmayan miktarda bir düzensiz göçle karşı karşıya. Devlete sorduğunuzda almış olduğunuz rakamlarla, tespit ettiğiniz rakamlar aynı şey değil. Kimine göre 10 milyon sığınmacı var, kimine göre 13 milyon sığınmacı var, kimine göre yaklaşık 5 milyon sığınmacının olduğundan bahsediliyor. Ama bunun devletimizin demografik yapısını, ülkemizin demografik yapısını tehdit ettiği herkesin kabulünde olan bir husus. Ayrıca İçişleri Bakanı tarafından 729 bin sığınmacının nerede olduğunu bilmediğimiz açıklandı. Siz yurt dışına sık seyahat ediyorsunuzdur. Bir batı ülkesinde bir eyaletten bir eyalete gitmek bile kolay değil ama buraya gelmiş insanların yaklaşık 750 binini kaybetmişiz. Ve bunların hangi suçun faili olacaklarından da bihaberiz. Ayrıca Atatürk'ün çıkardığı kanun çerçevesinde kendisine vatandaşlık verilmesinin mümkün olmadığı insanlara da vatandaşlık verilmiştir. Bu konuyla alakalı olarak hem Danıştay'a hem idare mahkemelerine şahsen dava açtım. Çünkü mal edinmesi yasak insanlar, mal edinmekten kaynaklı istisnai durumdan yararlanıp vatandaş yapılmış Türkiye'de. Bunların sayıları da belli değil. Bunlar sadece ensar muhacir durumuyla gelen insanlar değil. Bu insanların bir kısmı belki de başka ülkelerin kullandıkları aparatlar. Bunu tamamı için söylemiyorum ama bir devlet böyle bir tehlikeyle karşı karşıya ise buna karşı güçlü tedbirler geliştirmesi lazım. Yerleşim alanlarını kendisinin belirlemesi lazım, belli alanlarda birtakım kampların kurulması lazım. Bunun bir planlamayla gerçekleştirilmesi lazım. Bizim sınırımızdan geçen istediği ile ya da ilçeye yerleşiyor. Oralarda koloniler halinde yaşayabiliyor. Oralarda gettolar oluşturabiliyor. Bu hem demografik yapımızı tehdit ediyor hem sosyal nizamı tehdit ediyor hem de asayişi tehdit eden bir durum olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.
İYİ PARTİ’NİN GÖÇ DOKTRİNİ
Sığınmacı problemine yönelik çözüm önerileri sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “İYİ Parti bu konuda bir doktrin hazırladı. İYİ Parti, göç doktrini olan tek partidir. Ayrıca bu konuyla ilgili bir de genel başkan yardımcımız var. Eğitimi buna son derece elverişlidir. Araştırmacı kimliği de de temayüz etmiş bir arkadaşımızdır. Geri dön geri dönüş stratejisiyle ilgili doktrinimizi de kamuoyuyla paylaştık. Türkiye bu sıkıntıyı çok rahat bir biçimde aşar. Bu işle ilgili hamasi söylemlere tevessül etmeye gerek yok. Buradan da bir kışkırtma alanı oluşturmak suretiyle siyaseten oradan beslenmeye kalkışmanın bir anlamı yok. Oldukça planlı ve programlı bir biçimde, bu demografik istilayı bertaraf edebilecek tedbirlerimiz hazır. Her zaman da söylüyoruz; bunları geldikleri yere göndereceğiz. (Bence pek mümkün değil) Türkiye böyle yönetilirse mümkün değil. Yaşadığımız coğrafyadaki ilişkiler böyle sürdürürse pek tabiidir ki mümkün değil gibi görülebilir. Bu, mayınların temizlenmesiyle başlayan bir süreç. Dolayısıyla Türkiye bunu kendisi açısından bir tehdit olarak görmeli, algılamalı buna karşı tedbirler geliştirilmelidir. Biz bunu böyle gördük, böyle algıladık ve böyle tedbirler geliştirdik. Buradaki düzensiz sığınmacıların kendi vatanlarına gönderilmesinin önünü açabilecek stratejileri de oluşturduk.” yanıtını verdi.
İYİ PARTİ’DEN ŞİDDETLE MÜCADELE ÇALIŞTAYI
Türkiye’de sosyal anlamda bir zorbalık başladığı yönündeki görüş üzerine Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Bu çürümeye delalet eden bir sonuç. Toplumsal bütün değerlerin aşındığı, insanların birbirine karşı sevgisinin ve saygısının kalmadığı, eğitimsizliğin derinleştirdiği zorbalığın hakimiyet alanı oluşturduğu, buna bir de müsamaha gösterildi ayrıca yapılan hukuki düzenlemeler cezasızlığı da beraberinde getirdi. Bir başka açıdan baktığımızda da kötü bir mirasın günümüze yansıması gibi değerlendirilebilir. Çünkü Türkiye'de çok sayıda kadın cinayeti yaşandı. İYİ Parti olarak kadına ve aile içi şiddetle ilgili Kasım ayı içerisinde bir çalıştay düzenleyeceğiz. 3 gün sürecek. Açılış konuşmasını ben yapacağım. Sonuç bildirgesinden sonra bir de kapanış konuşması yapacağım ve bu bahsettiğiniz konuyla ilgili yaşanmışlıkları kamuoyunun gündemine getireceğiz. Kadın cinayetlerine baktığınızda çok büyük bir çoğunluğunun kardeşler, eski eşler, eski nişanlılar, sevgililer tarafından işlendiğini görüyorsunuz. Bunların ekonomik sebepleri de mutlaka var ama orta yerde kabul edilmesi mümkün olmayan vahşi cinayetler de söz konusu. Cinayeti bir tarafa bırakır sosyal hayatın içinden yaklaşırsanız, artık huzur içinde yemek yiyeceğiniz bir restoranı bulmak bile sizi zorluyor. Nerede neyle karşılaşacağınızı önceden kestirebilmek mümkün değil. Türkiye'nin en büyük problemlerinden biri de bu. Bunu sadece asayişsizlik olarak tanımlayabilmek de mümkün değil. Bu bir kültürel çürümenin sonucu.” değerlendirmesini yaptı.
MERKEZ BANKASI’NIN ENFLASYON HEDEFİ
Merkez Bankası’nın enflasyon hedefini yükseltmesi ile Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay’ın asgari ücrete yönelik açıklamaları hatırlatılan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “TÜİK’in verilerine göre belirlenmiş enflasyondan hareketle herhangi bir doğru adımı alabilmeniz mümkün değil. Merkez Bankası’nın enflasyon hedefiyle hükümetin enflasyon hedefi arasında farklılıklar var. TÜİK'in belirlediği enflasyon oranında da farklılıklar var. Biz bunları dile getirdik. Enflasyonu aşağıya çekerseniz hem asgari ücretlerin hem emekli ücretlerinin doğru belirlenebilmesi imkanının önünü kesersiniz dedik. Ayrıca asgari ücret belirlenmesiyle ilgili de 3’er aylık periyotların kullanılması gerektiğini ifade etmiştik. Eskiden yılda 2 defa yapılıyordu. Hükümet şimdi teke düşürdü. Merkez başkan yardımcısının açıklamaları aslında hükümetin uygulamalarının yanlış olduğu ifade eden ve düzeltilmesi gereken şeyler olduğunu da gündeme getiriyor.” dedi.
“BÜTÇENİN KABUL EDİLMEDEN AÇIK VERECEĞİ KONUŞULUYOR”
Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki bütçe görüşmelerinin devam ettiğine işaret eden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Daha kabul edilmeden bütçenin yaklaşık 2 trilyon lira açık vereceği söyleniyor. Harcamalarını kontrol edemeyen bir devlet yönetimiyle karşı karşıya bulunduğumuzu gösteriyor. Ayrıca bunun bir tasarruf bütçesi olduğu söyleniyordu. Cumhurbaşkanlığı'nın bütçesi artırıldı. Tasarruf tedbirleri çerçevesinde kamuya araç alımı yasaklanmıştı ama bütçenin içinde Cumhurbaşkanlığı sarayına yaklaşık 16 milyonluk bir araç filosunun daha tahsis edildiği var. Arkadaşlarımız komisyonda bunlara olabildiğince direnmeye gayret sarf ediyor. Ben son 7 bütçenin konuşmasını yapanlardan biriyim. Plan bütçe komisyonunda bütçenin bir tek harfini ya da tek bir rakamını bile değiştirmeye muvaffak olamadık. Plan bütçede değişmediği için de genel kurula yansıması da olamıyor. İşin hazin yanı; bu hükümetin ve başta Cumhurbaşkanı’nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin elinden bütçe yapma yetkisini almış olması hali. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtiğimiz günden itibaren, sayın Cumhurbaşkanı ne bütçeyi sunmaya ne de bütçeyi savunmaya Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelmiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi olmayan yetkiyi kullanıyormuş gibi bütçeyi görüşüyor. Ondan sonra da oylayarak karara bağlıyor. Ayrıca anayasaya göre bütçenin reddedilmesi hâli de icraya bir zarar vermiyor. Böyle bir ülke de yok, böyle bir uygulama da yok, böyle bir yönetim anlayışı da yok. İnsanlara havanda su dövdürüyorlar. İşte biz onun için her zaman diyoruz ki, asıl değişmesi gereken şey bu sistem. Bu sistem değişirse bu ucube düzende yok olup gidecektir.” değerlendirmesini yaptı.
“İKTİDAR YOLCULUĞUMUZU BAŞLATTIK”
Önümüzdeki sürece yönelik hedefleri sorulan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “İktidara gitmek zorundayız. Kendi doğrularımızı milletle buluşturup bu olumsuzlukları ortadan kaldırabilecek bir iktidar programıyla iş başına gelmek mecburiyetindeyiz. Hedefimiz ve projeksiyonumuz budur. Bundan birkaç ay önce partimizin ömrünü vade biçiyorlardı. Şimdiki değerlendirmelere bakarak söylüyorum; hiç kimsenin şu anda İYİ Parti’yi nazarı itibara almadan bir gelecek planı yapabilme imkânı yok. Bu artan bir biçimde de devam edecek. Önümüzdeki sürecin sadece doğruların savunucusu olan siyasi kadroların da önünü açacaktır diye umut ediyorum. Bunu yapabilecek bilgiye, birikime, tecrübeye, kabiliyete de sahip olduğumuza inanıyorum. Bugün 22 yıldır iş başında bulunan, yönetmenin bütün imkanlarından ve avantajlarından yararlanan bu iktidar yapısından eksiğimizin olmadığını biliyorum. Çok net söylüyorum bunu. Türkiye bu sorunların içinden çıkabilecek kadrolara da yetişmiş insanlara da sahiptir. Yeter ki milletimiz o fırsatı tanısın. Bunun emarelerini görüyorum ve işaretlerini alıyorum. Dolayısıyla bir iktidar yolculuğu başlattığımı da ifade ediyorum” dedi.