“Artık biz varız! Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!”

GERİ DÖN

Grup Konuşmaları

“Artık biz varız! Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!”

 

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu 4 Aralık Çarşamba günü TBMM grup toplantımızda konuştu.

 

 

 

LAFA GELİNCE KENDİLERİNİ HİZMET ŞAMPİYONU İLAN EDİYORLAR.”

 

Bir ülkenin medeniyet seviyesi, vatandaşlarının, hayatın her alanında ne kadar engelsiz yaşadığıyla ölçülür. Hele de hayatın önüne engeller koyduğu vatandaşlarımızın şartları, ülkeyi yönetenlerin karnesidir” ifadelerini kullanarak 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü hatırlatan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “2011 yılındaki resmî rakamlara göre Türkiye nüfusunun yaklaşık %7’si, en az 5 milyon yurttaşımız engellidir. Dikkat edin, 13 yıl önceki rakamları verdim. Çünkü iktidar 13 yıldır engelli vatandaşlarımıza ilişkin kayıt tutmuyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, öve öve bitiremediği Ulusal Engelli Veri Sistemi var. Ama sisteme göre 2021 yılında engelli vatandaşlarımızın sayısı azalıp 2 milyon 511 bine düşmüş. 2021'deki bu tuhaf rakamlar, 2023 yılında da sisteme aynen girilmiş. Ciddiyetsizlik gün gibi ortada. İşin boyutunu bile bilmiyorlar. Ama lafa gelince kendilerini hizmet şampiyonu ilan ediyorlar.” dedi.

 

82 MİLYON VATANDAŞIMIZIN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL, BU İKTİDARIN TA KENDİSİDİR.”

 

Engelli maaşlarının 2.800 lira ile 4.000 lira arasında değiştiğini belirten Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Bari adına maaş demeyin. Ayıptır günahtır. Bir sürü akılsız adama üç-beş-sekiz maaş ödeyen bu iktidarın, engelli vatandaşlarımıza reva gördüğü rakam, maaş değil, sadakadır. Ve bu ülkeyi yönetenleri utandırmalıdır. Sadece bu lakaytlık bile gösteriyor ki; 82 milyon vatandaşımızın önündeki en büyük engel, bu iktidarın ta kendisidir. Asıl engel, bu iktidarın zihniyetindedir. Buradan söz veriyorum. Bu adaletsiz düzene son vereceğiz. Ve İYİ Parti iktidarında hiçbir anne-baba kendinden sonra evladına ne olacak diye dertlenmeyecek. Çünkü o anne babalar, evlatlarının, devletin de evladı olduğunu bilecek ve emin olacaktır.” diye konuştu.

 

DAHA BİRKAÇ GÜN ÖNCE, İSRAİL'LE TİCARET NEDENİYLE SAYIN ERDOĞAN'I PROTESTO EDEN GENÇLERİNKİ DE BİR İNSANLIK GÖREVİ DEĞİL MİYDİ?”

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dünya Engelliler Günü'yle ilgili katıldığı programda yaşananlara da değinen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, İsrail ile ticaret nedeniyle Erdoğan’ı protesto eden gençleri de hatırlatarak şöyle konuştu: “Programın sonunda işitme engelli evlatlarımız bir sürpriz yaparak işaret diliyle ‘Ses ver’ adlı bir şarkıyı icra etti. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı her ne kadar, çocuklarımız şarkıyı seslendirdi dese de ben doğrusunu söyleyeyim, işaret diliyle icra ettiler. Şarkının sözleri Gazze'de yaşanan dramı anlatıyordu. Filistin'de çekilen çileye, yaşanan zulme dikkat çekiyordu. Yani aslında sanat aracılığıyla bir insanlık görevini yerine getiriyordu. Sayın Erdoğan da pek tabi duygulandı… Peki şimdi sorarım size; daha birkaç gün önce İsrail'le ticaret nedeniyle Sayın Erdoğan'ı protesto eden gençlerinki de bir insanlık görevi değil miydi? Gazze'de yaşananlara isyan eden o gençler, sayın Erdoğan'ın dilinden düşürmediği Filistin davası için risk alıp, cesaret göstermediler mi? Peki, nerede o gençler? Cezaevinde… Böyle bir vicdansızlık olur mu? Taşkınlık olmadığı sürece, protesto demokratik bir haktır. Toplantının düzeni bozuluyorsa, güvenlik ekibiniz gereğini yapar. Ama o gençleri demir parmaklıkların ardına atmak da neyin nesidir?”

 

 

FİLİSTİN VE GAZZE KONUSUNDA LAFA GELDİ Mİ MANGALDA KÜL BIRAKMIYORSUN. AMA YÜREĞİ YANAN GENÇLER, GERÇEĞİ YÜZÜNE VURUNCA CEVABIN CEZAEVİ”

 

Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek şu ifadeleri kullandı: “Buradan Sayın Erdoğan'a sormak isterim; Filistin ve Gazze konusunda lafa geldi mi mangalda kül bırakmıyorsun. Ama yüreği yanan gençler, gerçeği yüzüne vurunca cevabın cezaevi. Hak bunun neresinde, adalet bunun neresinde, vicdan bunun neresinde? Yazıklar olsun!’’

 

 

O GENÇLER, YILLARDIR MEYDANLARDA FİLİSTİN DAVASININ AVUKATLIĞINI YAPIYOR-MUŞ GİBİ DAVRANAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN'IN MASKESİNİ DÜŞÜRMÜŞTÜR”

 

Bu durum Türk demokrasisinin geldiği nokta için de ibretliktir. Hatırlayınız 2001 yılında bir esnaf, Başbakan'ın önüne yazar kasa atıp hükûmeti protesto etmişti. O vatandaşımız akşam evde çayını yudumluyordu. Bugün, iktidarın başını protesto eden soluğu cezaevinde alıyor. Bu kadar kötüledikleri geçmiş, bugünden daha olgundu, daha demokratikti. Açık ve net ifade edeyim; bu bir samimiyet testidir. O gençler, yıllardır meydanlarda Filistin davasının avukatlığını yapıyor-muş gibi davranan Recep Tayyip Erdoğan'ın maskesini düşürmüştür. Ve o evlatlarımızın yeri demir parmaklıkların ardı değil, vicdanlarımızın en müstesna köşesidir. Derhal serbest bırakılmalı ve özgürlüklerine kavuşmalıdır. Buradan sesleniyorum: çocuklara zulmetmekten, gençlere zulmetmekten vazgeç Recep Tayyip Erdoğan”

 

GÜNLERDİR, ÇAYIRHAN’DA HAK MÜCADELESİ VEREN MADENCİ KARDEŞLERİM, SELAMLARINIZI ALDIM. BURADAN SİZLERE DE SELAM OLSUN”

 

Bugünün Dünya Madenciler Günü olduğunu hatırlatarak Çayırhan madencilerine dair konuşan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Zonguldak’ta, Soma’da, Şirvan’da, İliç’te yaşamlarını yitiren tüm madencilerimizi rahmetle ve saygıyla anıyorum. Biliyorsunuz, Çayırhan'daki madencilerimiz de bir hak mücadelesi veriyor. Milletin malına sahip çıkıyor, yağmaya geçit vermeyeceğiz diyorlar. Dün gece Çayırhan’da Madencilerimizle birlikte olan arkadaşlarımız, kömür karası ellerin, tertemiz yüreklerin, rızıklarının peşindeki babaların selamlarını getirdiler. Günlerdir, Çayırhan’da hak mücadelesi veren madenci kardeşlerim, selamlarınızı aldım. Buradan sizlere de selam olsun. Söz veriyorum, emeğin hak mücadelesinde arkanızda değil, dün olduğu gibi bugün de omuz omuza yanınızda olacağız” dedi.

 

 

DIŞ POLİTİKAYA BU İKTİDARLA BİRLİKTE ÇÖKEN İHVANCI YOL HARİTALARI, BÖLGEMİZDE YANAN HER ATEŞTEN ÜLKEMİZE SIÇRAYACAK ALEVİ BEKLİYOR”

 

Suriye’de yaşanan son gelişmelere değinen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu şunları söyledi:

Güney sınırımızda bir şeyler oluyor. Görünen o ki Recep Tayyip Erdoğan'ın, eş başkanı olmakla övündüğü Büyük Ortadoğu Projesi tıkır tıkır işliyor. Bu projenin mimarları, bundan 20 yıl önce itiraf etmişler ve sınırların değişeceğini söylemişlerdi. En uzun kara sınırına sahip olduğumuz Suriye'de, bir hafta içinde taşlar yerinden oynadı. Dünya ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti'nin de bir terör örgütü olarak kabul ettiği bir örgüt, 5 günde ülkenin en büyük şehirlerini tek başına ele geçirdi. Buna inanmamızı bekliyorlar. Arkalarındaki gücün ve aklın kim olduğunu bilmediğimizi zannediyorlar. Amerika'nın İsrail'in ayrı, Rusya'nın İran'ın ayrı, İngilizlerin apayrı senaryolarla kurduğu bu oyun, Suriye'den sonra en çok da Türkiye'yi tehdit ediyor. İYİ Parti olarak ilk günden beri bir uyarıda bulunuyoruz. Diyoruz ki; Cumhuriyetin kurucu iradesinin dış politika vizyonu, bu iktidar gelinceye kadar bizi Ortadoğu ateşinden korumuştur. Dış politikaya bu iktidarla birlikte çöken ihvancı yol haritaları, bölgemizde yanan her ateşten, ülkemize sıçrayacak alevi bekliyor. Bizim bu konudaki düsturumuz bellidir; güçlü ve adil bir cumhuriyet, hür ve kenetlenmiş bir millet olmak! Bu bizim en büyük hazinemiz ve en güçlü savunma sistemimizdir. Türk devleti, tarihimizin, Cumhuriyetimizin, milletimizin değerlerini istismar eden bir iktidarın elinde, Ortadoğu'daki emperyalist tezgâhlara figüran olamaz. Bu, Türk devletinin saplanabileceği bir bataklık değildir. Ancak, ülkeyi yöneten iktidarın çizgisi, bunun tam aksi istikamettedir.’’

 

 

SEBEP OLDUKLARI ŞEY SORUNU VE ÇATIŞMALARI, ÜLKEMİZE İTHAL EDEREK, SAVUNMAMIZDA GEDİK AÇMAKTIR.”

 

Bu iktidarın iradesi, 22 yıldır, istihbarat ve finans baronlarının masalarında ipoteklidir. Evet, Kerkük huzurlu değilse, İstanbul huzur bulamaz. Evet, Halep özgür değilse, Ankara nefes alamaz. Evet, Musul ağlıyorsa Diyarbakır gülemez. Ama tarihin imal ettiği bu muhteşem gönül köprümüz, Mısır'daki kardeşlerini milletimizden daha çok dert eden bir iktidarın attığı her adıma uyduracağı bir gerekçe olamaz. Bu gönül köprüsü, liyakatsizlikle, beceriksizlikle, akıldan uzak planlara malzeme olamaz. İşte bu yüzden; bölgemizdeki çatışmalar ve sonuçlarına baktığımızda, bu iktidarın, Türkiye’nin ve Türk Milletinin menfaati gibi bir derdi olmadığını görüyoruz. Sebep oldukları şey, bu sorunu ve çatışmaları, ülkemize ithal ederek savunmamızda gedik açmaktır”

 

13 YILDIR YAŞADIKLARIMIZIN ÖZETİ ŞUDUR; TÜRK TARİHİNİN EN SİSTEMATİK YIKIM PLANIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ”

 

Suriye iç savaşı 13 yıl önce başladı. Savaştan birkaç ay önce kardeşim dediği Esad, bir anda katil Esed oldu.” diyerek konuşmasına devam eden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Uzun uzun konuşmaya gerek yok. Milletimiz sokaklarda, mahallelerde o acı gerçeği yaşıyor. Bu 13 yılın sonunda ne oldu? Milyonlarca sığınmacıyla Türkiye'nin demografik yapısı değiştirildi. Bakın, değişti demiyorum, değiştirildi, bu yolda adımlar atıldı diyorum. Bu iktidar, hiçbir benzerliği olmadığı hale, ensar-muhacir diyerek, milletimizin manevi değerlerini istismar etmekten çekinmedi. Ve maalesef Recep Tayyip Erdoğan, bu kirli oyunda üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. 13 yıldır yaşadıklarımızın özeti şudur; Türk Tarihinin en sistematik yıkım planıyla karşı karşıyayız. Bu gerçeği perdelemek için, bize hala masal anlatıyorlar. Diplomasi birikimimizin ve devlet aklının gereği olarak, böyle bir çatışma sürecinde ve otorite boşluğunda, sınırları korumak yerine, etnik ve mezhepsel kavgaların tarafı oldular. Kasten ve kontrolsüzce sınır kapılarını açtılar. İlk günlerde, 100 bin mülteci kırmızı çizgimizdir dediler. Ve bugün kangren hâle gelmiş milyonlarca sığınmacı kamburunu sırtımıza yüklediler” ifadelerini kullandı.

 

TÜRKİYE BUGÜN, 8 KİŞİLİK ÜRETİLENİ 10 KİŞİYLE BÖLÜŞÜYOR”

 

İktidarın ekonomi sorunlarına da türlü bahaneler ürettiğini belirten Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Ekonomik sorunlarımıza türlü bahaneler üretiyorlar ama gerçek şudur; Türkiye bugün, 8 kişilik üretileni 10 kişiyle bölüşüyor. Kanser hastasının, bir yıl sonraya verilen bir MR randevusuna, canlı gidemeyişinin sebebi budur. Bakmayın siz, sığınmacı ucuza çalışıyor diye tercih edip, Türk işçisini köle yapmaya azmetmiş bazı iş insanlarının laflarına. Milyonlarca gencimizin işsizliği bundandır. Bu kaçaklar ordusu, vergisiz ve denetimsiz mal satarken Türk esnafının vergi yüküyle, denetimlerle, izinlerle boğuşarak batması bundandır. Evlatlarının, eşlerinin başına ne geleceğini düşünerek pencerede, kapı önlerinde bekleyen insanımızın endişesi de bundandır. Ve tüm bunların tek bir sorumlusu vardır, o da Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bu endişeleri, bu kaygıları zihinlerden, hanelerden, yüreklerden, bu topraklardan söküp atmak da bizim, hepimizin boynunun borcudur!

 

3 MİLYAR EUROYLA BİRLİKTE TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE MİLLÎ GÜVENLİK SORUNU İHRAÇ ETMİŞLER”

 

İktidarın tüm pazarlıklarını ve tüm hesaplarını da dış basından öğrendiklerini kaydeden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, Merkel’in anılarını yazmasıyla birlikte gündeme gelen sığınmacı anlaşmasıyla ilgili olarak da şunları söyledi:

 

Millî güvenliğimizi doğrudan ilgilendiren bu kadar önemli konularda, milleti ve milletin meclisini bilgilendirme ihtiyacı bile duymuyorlar. Ne kadar kirli pazarlıklar içine girdiklerini en iyi kendileri bildiğinden gerçekleri saklamaya çalışıyorlar. Ama günün birinde, Almanya'nın eski şansölyesi Angela Merkel anılarını yazınca onlar değil, bizler yani Türk milleti utanıyor. Alman Başbakanı Şolz'la, sığınmacılar için yaptıkları anlaşmadan biz utandık, onlar utanmıyor. Merkel'in anılarını okuyunca bizim yüzümüz yere düşüyor, onlar ise gökyüzüne bakıp arsız arsız ıslık çalmaya devam ediyorlar. Eski şansölye özetle 3 milyar Euroyla birlikte 6 milyon kaçağı da Türkiye'ye verdik diyor. Avrupa'ya gelebilecek sığınmacılardan parasıyla bedeli mukabiliyle kurtulduk diyor. Bakın, bu işler öyle kolay işler değildir. 3 milyar Euroyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti'ne, millî güvenlik sorunu ihraç etmişler. Dünya bunu konuşuyor ama iktidardan çıt çıkmıyor. Ben buradan hatırlatayım. Ey Tayyip Erdoğan bu devleti, bu milleti el âlemin diline düşürmeye utanmıyor musun?”

 

‘’KARŞIMIZDA, TÜRK VATANINI VE TÜRK NÜFUSUNU, ‘KELLEBAŞI’ 500 EURO’YA SATAN BİR GÖZÜ DÖNMÜŞLÜK VAR.’’

 

Normal şartlarda, normal bir ülkede açık ya da gizli bu tür anlaşmalarda imzası olanlar ihanetle suçlanır. Ama sen oralı bile değilsin. Hiçbir şey olmamış gibi kendini bir kez daha seçtirmek için senaryolar yazmakla uğraşıyorsun. Aklınca muhalefeti tanzim ediyor, lafa gelince herkese millîlik ve Müslümanlık taslıyorsun. Karşımızda Türk vatanını ve Türk nüfusunu, ‘kellebaşı’ 500 Euro’ya satan bir gözü dönmüşlük var. Bize Müslümanlık satanlar Filistin’i varil başı 80 cent’e, bize millîlik satanlar sığınmacı belgesini 500 Euro’ya, Türk vatandaşlığını da yarım dönüm tarlaya, bir dönüm daireye veriyorlar. Bize vicdan satanlar, hastanelerinde bebeklerimizin hayatını satıyor. Bize erlik, yiğitlik satanlar, sokaklarda kadınlarımızı koruyamıyor. Hepinizin huzurunda milletimize söz veriyorum. Bedelini şehitlerin ödediği bu vatanın sefasını artık bu bezirgânlara sürdürmeyeceğim.”

 

BİZ, TÜRK CUMHURİYETİ ÜZERİNE BAHİS OYNAYANLARA MÜSAADE EDECEK KADAR ŞUURUMUZU KAYBETMEDİK”

 

Haftalardır oynanan oyunları, devlet aklına ve ahlakına riayet ederek tarif ediyor. Muhataplarını ikaz ediyorum. Bugün de bu sorumsuzları size şikâyet ediyorum diyerek Suriye’deki gelişmelerin önemine vurgu yapan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu şunları kaydetti:

 

Asla yerli ve millî olamayan akıllarıyla, yerli ve millî masallarıyla diplomasiyi işportaya çevirdiler. Şimdi de Misak-ı Millî'yi ekran koruyucu yaparak, büyüyeceğiz diye milleti kandırıyorlar. Bu yolun sonunda Türkiye’yi küçültme tehlikesinin beklediğini görmüyorlar. Planlı olmadığını umarak, görmüyorlar diyorum. Aksinin bedeli çünkü çok ağır olur. Artık açıkça görüyoruz ki, bu planın hazırlıkları çoktan yapılmış, beş hafta önce de düğmeye basılmıştır. Bu acı gerçeği ne kadar erken idrak edersek, milletimize ne kadar iyi anlatırsak bu bataklıktan o kadar çabuk kurtulacağız. Türk devletinin önceliği, kendi insanıdır, kendi vatandaşıdır. Onun sağlığı, zenginliği ve güvenliğidir. Hürriyetidir, istikbalidir ve istiklalidir. Aksi yollardaki maceraların sonu, koşulsuz yıkım ve çöküştür. Biz, bunu unutacak kadar aklımızı yitirmedik. Biz, Türk Cumhuriyeti üzerine bahis oynayanlara müsaade edecek kadar şuurumuzu kaybetmedik”

 

 

BUNLAR; TÜRK CUMHURİYETİ’Nİ SURİYE ÇÖLLERİNDE BOĞMAYA TÜRK MİLLETİNİ İSE SURİYELİ KAÇAKLARLA ZEHİRLEYİP YOK ETMEYE ANT İÇEN İŞBİRLİKÇİLERDİR.”

 

‘’Dünya tarihi; çöp tepesine çıkan horozların, kendini müezzin zannettiği trajik örneklerle doludur. Bugün terör örgütleri arasında tercih yapanların, Türk devletini sokmaya kalktıkları bu son patikanın akıbeti karanlıktır. O karanlıkta, mezarlık yolunda çaldıkları ıslıkla çağırdıkları şeytanların kimler olduğu da bellidir. Bölünmüş, parçalanmış, iktidar boşluğu oluşmuş bir Suriye’ye çağırdıkları şeytan, 100 yıl önce yırtıp attığımız Sevr planının mimarlarıdır. Görüyoruz ki bugün yine aynılar aynı yerdedir. Sözde eş başkanlar, yan yana kol koladır. İç cephe diye, anlamını bilmedikleri ve ağızlarında çiğnedikleri sakız işte tam da budur. Bunlar; Türk Cumhuriyeti’ni Suriye çöllerinde boğmaya Türk Milletini ise Suriyeli kaçaklarla zehirleyip yok etmeye ant içen iş birlikçilerdir.

 

SURİYE MESELESİNDE, MESELE EDECEĞİMİZ ÜÇ BAŞLIK BELLİDİR; SINIR GÜVENLİĞİMİZ, BİR TERÖR DEVLETİ KURULMASINI ENGELLEMEK VE TÜRKMEN KARDEŞLERİMİZİN GÜVENLİĞİ”

 

Türkiye Cumhuriyeti'nin Suriye politikasında önceliğinin 10 milyonu aşkın sığınmacıdan kayıtsız ve şartsız kurtulması olduğunu ve yeni bir göç dalgasının önüne geçilmesi gerektiğini söyleyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, Suriye meselesinde önemsedikleri 3 başlığını şöyle açıkladı:

 

Bu konuda maalesef maceracı iktidara güvenmiyorum. Yaralı da olsa binlerce yıllık geleneği olan devletimize güveniyorum. Devletine ve milletine bağlı olan herkesi teyakkuza davet ediyorum. Suriye meselesinde mesele edeceğimiz üç başlık bellidir; sınır güvenliğimiz, bir terör devleti kurulmasını engellemek ve Türkmen kardeşlerimizin güvenliği. Halep kalesine asılan şanlı bayrağımız duygularımıza dokunsa da oynanan oyunu ve aktörlerini görmemize engel değildir. Türk insanı, kendi vatanı ve milleti dışında artık hiç kimse için ölmeyecektir! Türk ölecekse kendi vatanı ve kendi milleti için ölecektir. Hiç kimse bu büyük milletin evlatlarını Batılı emperyalistlerin lejyonerleri olarak kullanamayacaktır”

 

YİNE AYNI YERDEYİZ: YURTTA BARIŞ, CİHANDA BARIŞ!”

 

Türk Cumhuriyeti, 1923 yılında, işte bu yüzden ve bu şiarla kurulmuştur. Türk vatanı hiçbir emperyalist planın aparatı, parçası, yolu olmaz, olamaz! ‘Yurtta barış, cihanda barış’ diyerek Balkanlardan, İç Asya’ya paktlar kuran akıl, işte bu Cumhuriyetin aklıdır. Millî güvenliğimizin en önemli koşulu, Suriye'nin bütünlüğü ve kuzeye hakimiyetidir. Bölücü terörün her geçen gün güçlendiği Kuzey bölgesindeki tehlikeyi önlemenin tek bir yolu vardır; o da Suriye’deki iktidar boşluğunun giderilmesidir. Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasıdır. Yani yine aynı yerdeyiz: Yurtta barış, cihanda barış! Mustafa Kemal’in ebedi mirası da aklın işaret ettiği gerçek de budur”

 

DEVLETİ ÇÖKMÜŞ BİR SURİYE’NİN, ETNİK VE MEZHEPSEL OLARAK BÖLÜNMÜŞ BİR SURİYE’NİN TÜRKİYE’YE MALİYETİ YENİ BİR KUZEY IRAK'TIR”

 

Irak’ta yaşananları hatırlatarak konuşmasına devam eden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Biz bu tabloyu 1990’lı yıllardan bugüne kadar Irak’ta gördük ve yaşadık. Irak devletinin çöküşüyle tırmanan pkk terörü, Türkiye’nin 40 yılına mal oldu. 50 bin insanının canına, 7 bin asker ve polisimizin şehadetine sebep oldu! Devleti çökmüş bir Suriye’nin, etnik ve mezhepsel olarak bölünmüş bir Suriye’nin Türkiye’ye maliyeti, yeni bir Kuzey Irak'tır. Yeni bir terör belasının başlamasıdır. ‘pkk silah bıraksın, gerekirse İmralı canisi Meclis’te konuşsun’ denilen ve bugün saraya tutturulan tokmak ve onun medyadaki davulcularının çaldığı türkü budur! Türkiye'yi, batının dilinde, terör destekçisi bir ülke konumuna düşürmekten muradınız nedir? Ondan sonra, pyd'nin pkk olduğunu, her ikisinin de terör örgütü olduğunu kime nasıl anlatacaksınız?” ifadelerini kullandı.

 

BALGAT’TAKİ MUHTEREMİN ANLAMINI UNUTTUĞU İP, O GÜNLERDE O CANİYİ ASMAK İÇİNDİ. BUGÜN O İPİ, NİŞAN YÜZÜĞÜNE TAKMAYA CESARET EDİYORLAR”

 

Bunlardan umudumu kestim Türk Milletine sesleniyorum diyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan çağrısına da değinerek şunları söyledi: “Türkiye Hafız Esad ve Saddam Hüseyin rejimlerinin terör politikalarından çok çekti. Bugün dışarıya çıkarmaya çalıştıkları, affetmeye hazırlandıkları iktidarın İmralı’daki ortağı APO denen şeytan, 1998 yılında Rahmetli Demirel’in dirayeti ve ordumuzun kararlılığıyla Suriye’den çıkarılmıştır. Balgat’taki muhteremin anlamını unuttuğu ip, o günlerde o caniyi asmak içindi. Bugün o ipi, nişan yüzüğüne takmaya cesaret ediyorlar. Unutulmasın; bugün Suriye, bir terör örgütü pazarıdır. Parayı bastıran, silahı veren, o örgütleri kendi lehine kullanıyor. İstihbarat örgütleri cirit atıyor. Uyuşturucu, silah ve insan ticareti bu örgütlerin can damarıdır. Halep kalesinde Türk bayrağı görmek güzel. Ama yarın bunların nereye asacaklarını, onlara kim para verirse ancak o zaman belirli olacaktır. Bundan sonraki bayrakların nereye asılacağını onların yularını kim elinde tutuyorsa onlar söyleyecek, onlar belirleyecektir”

 

BELLİ Kİ BUGÜN SURİYE'Yİ KARIŞTIRAN EL, YARIN TÜRKİYE'YE DE UZANACAKTIR”

 

O yüzden iktidarı bir kez daha uyarıyorum; Suriye'deki gelişmelerin, millî güvenliğimizi ilgilendiren taraflarıyla meşgul olunuz. Bu süreç, Misak-ı Millî gibi bir kutsalımız üzerinden sömürebileceğiniz bir süreç değildir. Hatırlatmak isterim; 2011 yılından bu yana Suriye’de kurdurulan örgüt sayısı 450’nin üzerindedir. Bu örgütlerin hemen hepsi birbiriyle bir şekilde kavgalıdır. Ve maalesef her birinin ülkemizde sempatizanları, taraftarları ve aktif mensupları bulunmaktadır. Belli ki bugün Suriye'yi karıştıran el, yarın Türkiye'ye de uzanacaktır. Bunu önlemenin yolu gerçekçi olmaktır, maceradan uzak durmaktır. Unutmayın ki yandaş televizyon kanalına dizi senaryosu yazmıyorsunuz. Türk devletini yönetiyorsunuz, kendinize geliniz!”

 

BEBEK ÖLÜMLERİNDEN USLANMADIKLARI ORTADA. SAĞLIK HİZMETLERİNİ İYİCE TİCARETE DÖKMENİN PEŞİNDELER”

 

Aile hekimlerden alınacak raporların ücrete tabi olmasına ilişkin TBMM’ye getirilen kanun düzenlemesine değinerek sözlerine devam eden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Biliyorsunuz, geçen hafta iktidar partisi yeni bir kanun düzenlemesini Meclis Başkanlığına sundu. Bu düzenleme taslağına göre Aile Hekimlerinden alınacak olan raporlar ücrete tabi hâle geldi. Elbette Suriyeli kaçaklara bedava, bize ücretli! Tasarıya göre aile hekimi sevk etmediyse ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinden yüzde 50 fazla katkı payı alınacak. Milletimiz ekonomik krizin ortasında boğuşurken hükûmet, sağlık hizmetlerinden de gelir yaratma peşinde. Bebek ölümlerinden uslanmadıkları ortada. Sağlık hizmetlerini iyice ticarete dökmenin peşindeler. Şu bir gerçek ki bu çarpık düzende; yeni vergiler, yeni zamlar, milletimize refah getirmeyecek” dedi.

 

 

MİLLETİMİZ BU KİFAYETSİZLERİ, BU BECERİKSİZLERİ İLK SANDIKTA KAPININ ÖNÜNE BIRAKACAKTIR İNŞALLAH!”

 

Bütçe gelirlerine dair konuşan ve tasarruf tedbirlerinin Beştepe’ye hiç uğramadığını söyleyerek Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu şunları kaydetti: “Obezleşmiş Cumhurbaşkanlığı makamı, âdeta bir kara delik gibi bütçe gelirlerini yutmaya devam ediyor. Bakın, 2018 yılında yaklaşık 125 milyon lira olan koruma gideri, 2025 yılında yüzde 2000’in üzerinde artarak 3 milyar liraya çıkıyor. Eski parayla 3 katrilyon lira. Tasarruf tedbirleri Cumhurbaşkanlığı makamına, Beştepe’deki saraya hiç uğramıyor. Sadece Cumhurbaşkanlığı makamı mı? Tabii ki hayır! Diğer kamu kurum ve kuruluşları da farklı değil. Sosyal Güvenlik Kurumu’nda, Ziraat Bankası’nda, Halk Bankası’nda, Botaş’ta sürekli görev zararı düzenlemesi yapılıyor. Örneğin Ziraat Bankası’na 2024 yılının ilk 10 ayında bütçeden ödenen rakam 65 milyara yaklaştı. Bu, bankanın son 15 yılındaki toplam görev zararından daha fazla! Şimdi size sorarım; özel bir işletmeyi sürekli zarar ettiren, iflasa sürükleyen bir idareci, o makamda oturabilir mi? Mümkün değil. Patron o yöneticiyi kapının önüne koyar. Devlet de bir işletmedir ve patronu da millettir. Göreceksiniz, milletimiz bu kifayetsizleri, bu beceriksizleri ilk sandıkta kapının önüne bırakacaktır inşallah!’’

 

ERDOĞAN SEBEP; PAHALILIK, VERGİLER, FAKİRLİK SONUÇTUR”

 

İktidarın en kötü alışkanlıklarından birinin “yalan” olduğunu belirten Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu ekonomideki tabloyu şu sözlerle eleştirdi:

 

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan; 2023 yılında kişi başına düşen millî gelirimizin 20 bin doların üzerine çıkacağını söylemişti. Sonra 2024 yılı sonunda, kişi başına gelirimizin 15 bin 551 dolara yükseleceğini iddia etti. Ama gerçek ne? Şişirilmiş rakamlara rağmen Türkiye dünyada kişi başına düşen gelirde 67'nci sırada. Hiçbir öngörüsü tutmayan, milletine verdiği hiçbir vaadi yerine getiremeyen bir tek adam portresiyle karşı karşıyayız. Sadece kendine ve çevresine verdiği sözleri tutuyor bu beyefendi. Milleti unutmuştur. Ama tarih bize fısıldıyor ki bu büyük millet kendini hatırlatmasını en iyi bilen millettir. Bu millet Türk milletidir. Dolayısıyla herkes aklını başına devşirmelidir. İktidarın yalanlarının ötesinde ortada milletimizin çarşıda pazarda yaşadığı acı gerçekler var. Ve bu gerçekler Baş Ekonomist Erdoğan’ın uyduruk ekonomik modelinin sonucudur. Erdoğan sebep, pahalılık sonuçtur. Erdoğan sebep, vergiler sonuçtur. Erdoğan sebep, fakirlik sonuçtur. Boy boy, renk renk yalanların kimseye bir faydası yok. Vatandaşa yanlış bilgi vermenin kimseye faydası yok. Yalanların ömrü, vatandaş markete, pazar gidene kadar. Eskiden bir laf vardı ya yalancının mumu yatsıya kadardır diye şimdi bunların yalanları pazara gidildiğinde, markete gidildiğinde, kasaba gidildiğinde ortaya çıkmaktadır. Yalanın ömrü, ocağı yakıp bir çorba kaynatana kadar. Yoksa kim nasıl izah edebilir? Zenginlik yüzde 10'luk kesime doğru akıyor. Fakirlik yüzde 90'ın kaderi hâline geliyor. Ama bu beylerde laf bitmiyor. Abdürrahim Karakoç’un soruları tam da bu iktidara uygun. ‘Akıl dağlara kaçmış, fikir ne yapsın beyler? Küfür dünyayı sarmış, zikir ne yapsın beyler? Zengin hem vatandaşı hem devleti soyarsa makul bir cevap verin, fakir ne yapsın beyler?”

 

 

MİLLET BORÇ ALMADAN AY SONUNU GETİREMİYOR”

 

Bakın fakirleştirilen milletimiz ne yapıyor? Merkez Bankası'nın yayımladığı son Finansal İstikrar Raporunda hane halkı borçlarında büyük artış var. Borçların kaynağıysa taksitsiz kredi kartı ve kredili mevduat hesabı. Kredi kartlarında faize bırakılan borç rekor kırdı. Toplam kredi kartı borcu, 1.6 trilyon liraya ulaştı. Bir milyondan fazla vatandaşımız artık kredi kartını hiç ödeyemiyor. Batık kredi kartı borçları yüzde 216 arttı. Ben demiyorum, devletin kurumları, belgeleri diyor. Bu ne demek millet borç almadan ay sonunu getiremiyor demek. Borcunu ödeyemiyor, her geçen gün daha da borçlanıyor demek”

 

UNUTMASINLAR Kİ KOBİ'LER EKONOMİMİZİN BELKEMİĞİDİR”

 

Devletin kurumları bunu söylerken; iktidar, nasıl yaparım da asgari ücreti düşük tutarımın hesabına. Bu ülkenin işçisi, emeklisi, memuru, çiftçisi yıllardır kaybediyor. Bu yetmedi, şimdi de ekonominin can damarı KOBİ'lerle uğraşıyorlar. Can damarı kesildiğinde hiçbir sektör ve çalışma alanı hareket edemeyecek hâle gelecektir. Önce işçiye çıkardıkları faturayı, şimdi KOBİ'lere kesiyorlar. Yüksek faiz ortamındaki kredi kısıtlamaları, sermayesi yetersiz olan KOBİ'leri iyice zora sokuyor. Büyük şirketler, başta da finans sektörü, bir şekilde dışarıdan kredi bulabiliyor. Kobilerin böyle bir şansı yoktur. Sözde duayen ekonomi kurmayları da bu şekilde verimlilik artışı sağlayacaklarını söyleyip KOBİ’lerle âdeta alay ediyor. Unutmasınlar ki KOBİ'ler ekonominin belkemiğidir. Onlar kepenk kapadığında işsizlik, tsunami gibi ülkemizi vuracaktır. Eğer bu seviyeye gelirsek sadece KOBİ'ler değil tüm toplum, tüm milletimiz kaybedecektir”

 

GÜÇLÜ BİR EKONOMİ, ANCAK GÜÇLÜ VE ADİL BİR TOPLUMLA İNŞA EDİLEBİLİR. BİZ O YÜZDEN ADALET PEŞİNDEYİZ DİYE YOLLARA DÜŞTÜK”

 

Bugünkü ekonomik tablonun çözümünün imkânsız olmadığını, milleti önceleyen bir akıl her şeyi çözeceğini söyleyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Çünkü Türkiye aslında zengin bir ülkedir. Sorun şu ki ağaları doyurmaktan millete sıra gelmiyor. Amerika'yı yeniden keşfe gerek yok. Türkiye, teknoloji yoğun sektörlere yatırımları teşvik eden, nitelikli iş gücünü artıran ve sanayi politikalarını destekleyen yapısal reformları yaptığı anda emin olun ki ekonomi nefes alır. Gerçekçi ve bilimsel temellere dayanan politikalara yöneldiğinde ekonomi canlanır. Yargı bağımsız, demokrasi işler olursa ekonomi şahlanır. İYİ Parti olarak toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, öğretimi ve adaleti merkeze alan, bir ekonomik vizyonu benimsiyoruz. Biz lafla peynir gemisi yürütenlerden değiliz. Biz icraatın ve çözümün peşindeyiz. Unutmayalım ki güçlü bir ekonomi ancak güçlü ve adil bir toplumla inşa edilebilir. Biz o yüzden adalet peşindeyiz diye yollara düştük” şeklinde konuştu.

 

ALANINDA UZMAN O KADROLAR BURADA, BU SALONDADIR”

 

İYİ Parti Genel Başkanı Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, emeklinin hâlini konuşup tartışmak için 7 Aralık Cumartesi günü “Emekliler Kurultayı” düzenleyeceklerini belirterek şunları kaydetti:

 

Emeklinin bütün dertlerini konuşacak çözüm önerilerimizi de bu büyük millet ile paylaşacağız. Gelirde adaletin, vergide adaletin, paylaşımda adaletin, tarlada-fabrikada adaletin peşindeyiz. Türkiye bu sorunları aşacak kudrettedir. Türkiye'nin, ne yapılacağını, daha önemlisi, ne yapılmayacağını bilen liyakatli kadroları var. Alanında uzman o kadrolar burada, bu salondadır. Türkiye, bu iktidarın bahane ettiği engelleri aşacak güçte. Ama ilk olarak aşması gereken bu beceriksiz iktidar ve Recep Tayyip Erdoğan’dır. Onu da ilk seçimlerde aşacağız Allah’ın izniyle.’’

 

‘’Adalet varlığın temelidir. Hazreti Ali'nin tarifiyle devletin dini adalettir. Tarih bu gerçeğe inananları hayırla, sırtını dönenleri de ah ile anıyor. Adalet sadece mahkemelerin verdiği karardan ibaret değildir” diyerek sözlerine devam eden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Adalet, milletin değerlerine, milletin hassasiyetlerine milletin kutsallarına karşı saygılı olmayı da gerektirir. Çünkü ancak o zaman adil bir yönetim sergileyebilirsiniz. Milleti yok sayıp, ona kulak vermeyip, şahsi hesaplarınız için atacağınız her adım sizi adil olmaktan uzaklaştırır. Adil olamayan yönetimler de iktidarlarıyla vedalaşmak zorunda kalır. Bugün, Sayın Erdoğan ve iktidarının yaşayacağı tam olarak budur.” diye konuştu.

 

 

CUMHURBAŞKANI'NDAN ORTAĞINA GÜZELLEMELER DIŞINDA TEK KELİME DUYMADIK”

 

Türkiye'nin başına bela edilmiş bir terör örgütünü ortadan kaldırmak için diye yutturmaya çalıştıkları projenin sonu hüsran oldu. Buna hep birlikte şahitlik ettik” diyerek MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan üzerinden yaptığı açıklamalarla birlikte tartışılan konulara değinerek sözlerine devam eden Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu;

 

Son dönemde, kendileri cesaret edemediği için aracı kullanıp yine aynı yola sapmaya niyetlendiler. Hendeklerde şehitler vererek bedel ödediğimiz, açılım-saçılım rezaletinde ikinci perde için cüretlendiler. Üstelik bu konudaki en saçma adımları ve en saçma sözleri de milliyetçiliği temsil ettiğini iddia edenlere sarf ettirdiler. Ortağı pek cesur davranıyor ama Sayın Erdoğan henüz açıkça cesaret edemedi. İmralı'daki caniyi Gazi Meclis’e davet edecek kadar şuursuz çağrılar yapıyorlar ama Cumhurbaşkanı'ndan, ortağına güzellemeler dışında tek kelime duymadık. İlk günden itibaren ilan ettim. Büyük Türk milleti adına bu işin peşini bırakmayacağız” şeklinde konuştu.

 

MUTFAKTA BİRİ VAR VE BİR ŞEYLER HAZIRLIYOR”

 

Meclis2e davetin altında, teröristbaşını serbest bırakmanın hesapları yattığını ısrarla söylediğini belirten Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “İşin rengi yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Bu kirli hesapların borazanları yine ekranları doldurmaya başladı. abdullah öcalan denilen caninin, kısa bir süre sonra serbest bırakılacağını, yaşayacağı evin bile hazırlandığını söyleyen şuursuzlar ortalığı sardı. DEM Partililerin; ‘öcalan serbest bırakılsın’ çağrıları suç sayılırken ki suçtur, ‘Bugün yarın serbest bırakılacak’ diyenlere gıkları çıkmıyor. Bu ne demek? Bu, mutfakta biri var ve bir şeyler hazırlıyor demek” ifadelerini kullandı.

 

CUMHURBAŞKANI SORUMLULUĞU ALMAYA CESARET EDEMİYOR. HALA ETRAFINDAKİLERİ VE ORTAKLARINI KONUŞTURUYOR”

 

Hafta sonu İstanbul'dan Recep Tayyip Erdoğan'a seslendiğini; “Niyetiniz o caniyi serbest bırakmaksa Cumhurbaşkanı olarak yetkiniz var. Çok istiyorsanız kullanın ve affedin. Tarihe, milletimize bu acıları yaşatan bir caniyi affeden kişi olarak geçmek istiyorsanız, elinizi tutan yok. Siyasi, ahlaki ve vicdani sorumluluğu alın ve imzayı atın” dediğini hatırlatan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “Yani bu abdullah öcalan denilen caniye Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı olarak bir nefes verin de görelim. Bu millet nasıl nefesinizi kesecek o zaman görelim de anlayalım. Bu konuyla ilgili başkalarını kullanmaya gerek yok. Biz sorumuzu sorduk. Bu yetki kendisinde var. Eğer millet tarafından nefesinin kesilmesine gücü ve iradesi yetiyorsa buyurun, hodri meydan. Ama kendisinden hala bir ses yok! O sorumluluğu almaya cesaret edemiyor. Hâlâ etrafındakileri ve ortaklarını konuşturuyor. Birileri konuşuyor hem de öyle bir konuşuyor ki Türk Milliyetçilerinin başını öne eğdirecek laflar ediyor. Bunu ona söylettiriyorlar” dedi.

 

BENİM İÇİN İMRALI’DAKİ CANİBAŞI NEYSE FETÖCÜLER DE ODUR!”

 

Benim sözlerimden ‘’öcalan'ın affedilmesine razı" sonucunu çıkaran kendini bilmezler var. Bir düğmeye bastım. Uyuyan ne kadar fetö hücresi varsa ayağa kalktı ve bana saldırıyor” diyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; “abdullah öcalan’ın affedilmesine Dervişoğlu rıza gösteriyormuş da fetö'cülerinkine göstermiyormuş. Benim için İmralı’daki canibaşı neyse siz de o sunuz! Fetöcüler de odur. Bu memleketin geleceğini tuzak kuranlar da odur. Ben bunları bu milletin başına kimin tebelleş ettiğini ve kimin miras bıraktığını çok iyi bilenlerdenim. Biz öyle bir camia, öyle bir topluluğuz. Ne abdullah öcalan’ın tahliyesine ne de fetöcülerin bu ülkede cirit atmasına izin verecek değiliz. İlk günden beri duruşumuz bellidir. Hâlâ abdullah öcalan’ı bu Meclis’e getirip bu kürsülerden konuşturmak isteyenler varsa tekrarlıyorum: O caniyi bu Gazi Meclis’in kapısından cesetlerimizi çiğnemeden sokamazsınız!” dedi.

 

BUGÜN ÖCALAN'A AF HAZIRLIĞI VARSA BİLİN Kİ FETÖCÜ’LERE DE GÖZ KIRPMA HÂLİ VAR DEMEKTİR”

 

Burada başka bir hesabın olduğunu söyleyen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, şunları kaydetti:

 

Bunlar, İmralı'daki cani için çıkaracakları bir affın, Anayasa’mızdaki eşitlik ilkesinden dolayı bütün teröristleri, zehir tüccarlarını, bebeklerimizin, kadınlarımızın katillerini, sokakları cehenneme çeviren çeteleri, Sinan Ateş’in katillerini ve onların azmettiricilerini ve ülkemizi işgale kalkan Fetöcüleri de kapsayacak şekilde genişleyeceğini bilmiyor olamazlar. Peki şayet biliyorlarsa, nasıl böyle bir işe zemin hazırlıyorlar? Ben size söyleyeyim; Sayın Erdoğan ve partisi bugünden itibaren fabrika ayarlarına geri dönüyor. O ayarlarda, teröristle masaya oturmak var. O ayarlarda, Oslo'daki, Habur'daki rezaleti matah saymak var. O ayarlarda, terörist rahatsız olmasın diye bayrak indirmek var. O ayarlarda, Fetö'yle kol kola yürümek var. Bugün öcalan'a af hazırlığı varsa bilin ki Fetöcü’lere de göz kırpma hâli var demektir”

 

BİLSİNLER Kİ; O HAİNLER DIŞARIDA ÖZGÜRCE NEFES ALIRSA BİZİM DE MİLLETİMİZİN DE NEFESİ KESİLMİŞ SAYILIR”

 

Bunlar sadece bizim aklımızı kurcalamıyor. Türkiye'nin dört bir yanından mesajlar geliyor. Milliyetçi-mukaddesatçı vatandaşlarımızın aklında da bu deli sorular var. Buradan açıkça ilan ediyorum. Fabrika ayarlarına dönüp yeniden teröristle masaya oturacak Fetöcüleri sokağa salıp kol kola gireceklerse bilsinler ki bu aziz millet onları da buna sebep olanları da vallahi de billahi sokakta gezdirmez. Bilsinler ki o hainler dışarıda özgürce nefes alırsa bizim de milletimizin de nefesi kesilmiş sayılır. Biz milletimizin nefesinin kesildiği yerde Türkiye düşmanlarının nefesini kesmek için ortaya çıkmış serdengeçtileriz! İktidarı uyarıyorum; o asilere açmaya çalıştığınız yol, yol değil. Bir an önce aklınızı başınıza toplayıp geri dönün. Türkiye ve bu büyük millet, sizin şahsi heves ve hesaplarınızın kurbanı olmayacak. Madem siz diyorsunuz ben de diyeyim. Bu can bu bedende oldukça namusluların da en az namussuzlar kadar cesur olduğunu hatırlatmaya bu kürsüden ve milletin arasından devam edeceğim.”

 

TÜRKİYE UMUTSUZ DEĞİLDİR, ÇARESİZ DEĞİLDİR, MAHKÛM DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ ARTIK BİZ VARIZ! “BULUNUR KURTARACAK BAHTI KARA MADERİNİ”

 

2 Aralık’ın Namık Kemal’in ölüm yıl dönümü olduğunu hatırlatan Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu, konuşmasına şu sözlerle son verdi:

 

93 Harbi kaybedilmiş, İstanbul’a Rus askerleri girmişti. Mustafa Kemal’in duygularımın babasıdır dediği Vatan Şairi Namık Kemal; Vatan Mersiye’sinde; ‘Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini yoğ imiş kurtaracak bahtı kara maderini!’ diye yazıyordu. Bu dizelere Mustafa Kemal yanıt verdi 24 Aralık 1919’da; ‘Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini’ dedi. Ve gereğini yaptı. İşte bugün, bize de aynı cevabı vermek düşer! Türkiye umutsuz değildir, çaresiz değildir, mahkûm değildir. Çünkü artık biz varız! ‘Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini’ O hançerler çıkartılır, o düşmanlar kovulur diye haykırıyoruz. Umudumuzun da, cesaretimizin de, muhtaç olduğumuz kudretin kaynağı da bellidir. O kan yine o kandır ve bu kutsal bayraktadır. O aziz bayrak da bir daha inmemek üzere tarihin gönderine çekilmiştir. İnmeyecektir, indirilemeyecektir!”